Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyarbakır
Sanki bir bulut yer değiştirdi. Yıllar yılı doğu semalarında asılı duran yılgınlık bulutu, esaslı bir rüzgarla batıya kaydı ve karamsarlık sağanağı yağdırmaya başladı. Doğuya gittikçe ümit çiçeklerinin açtığını görüyorsunuz, batıya döndükçe kaygı ve kederle gölgeleniyor yüzler...
Şükür ki, silahların susması, her coğrafyanın ortak sevinci...
Ancak arkasından ne geleceği konusundaki kuşku bulutu, batıya yöneldikçe kararıp koyulaşıyor.
* * *
Eskiden tersi olurdu.
Batıdan “bölgeye” gidenler, kesif bir gerginlik havası ve umutsuzluk dalgasıyla karşılaşırdı.
Sonra sanki siyaset büyücüsü, Türklere Kürtlerin zamanında neler çektiğini, ne hissettiğini yaşatarak öğretmeye karar verdi.
Bir anda hava değişti.
Yıllarca Nevruz’u gönlünce kutlayamayan doğu, bu yıl nihayet bayram ederken, her yıl 29 Ekim’i coşkuyla kutlayan batıda, bayrama gelenlere biber gazı sıkıldı.
Bir dönem bayraksız törenin yasaklandığı yerlerde, bugün tek bayrak asılmadığından şikayet başladı.
“Te-Ce” diye konuşanlar cezalandırılırdı bir dönem; gün geldi “T.C.” rumuzu resmi tabelalardan söküldü.
TSK siyasetten çekilirken, komutanları “terörist” diye yargılanırken, PKK’nın silahlı güçleri siyasete buyur edildi.
Cezaevi önünde yıllar yılı yakınlarını bekleyen Kürt anaların acısına, ilk kez Silivri’de yakınlarını bekleyen asker aileleri katıldı.
“Anayasada adımız olsun” diye yıllarca dil döken Kürtler, Anayasa hazırlık masasına otururken Türkler anayasadaki ismini koruyabilme çabasına girişti.
6 ay önce kimsenin inanmayacağı bir “empati şenliği” düzenlenmişti sanki; “mağdurlar”la “mağrurlar” forma değiştirmişti.
Sonunda bir eski bakan “Gerekirse silahımı alır dağa çıkarım” deme noktasına geldi.
Nereden nereye...
* * *
Batıdaki bu ruh halinin, sürecin önündeki en önemli tıkaçlardan biri olduğuna inanıyorum.
Gönlünce bayram kutlayamamanın, anayasada yer bulamamanın, adaletsizlikle boğuşmanın ne olduğunu herkesin öğrenmesi açısından eğitici bir süreç olduğu düşünülebilir. Ancak barış sürecinin her coğrafyaya dirlik getireceği inancı zarar görürse hepimiz kaybederiz.
O yüzden batıya, batının bu ruh halini bilen, ona hitap edebilen akil insanlar gerekliydi. Liste, bu duyarlılığı yansıtmıyor.
Hatta, tersine hizmet edecekmiş gibi görünüyor.
* * *
Başta sözünü ettiğim bulut değişikliğine bir örnek vereyim: Nevruzda bir BDP basın görevlisi yanımıza gelip bir arkadaşımızı alandan atmaya kalkıştı.
“Siz de mi” dedim:
“Siz de mi andıç işine girdiniz. Yıllarca askerin andıcına karşı birlikte mücadele ettik, şimdi sıra sizde mi?”
Kriz çabuk atlatıldı, ama ben o görevlinin parmağında yanıp sönen iktidar yüzüğünü gördüm.
Alıp en yakın dağda yakmak istedim.
* * *
Doğudaki zafer sarhoşluğu “Biz çok çektik, sıra sizde” tavrına dönüşürse, batının hayal kırıklığı görmezden gelinirse, birinin sevinci diğerinin yasına dönüşürse tıkanırız.
Barış süreci, beraberinde bütün Türkiye’ye demokrasi getirirse başarıya ulaşacak. Ana-dolu, ancak o zaman doğu ve batıyı aynı şefkatle kucaklayacak.
Asıl marifet, etnik üstünlük kavgasının yerine, bu duygudaşlığı koyabilmek olacak.
Demokrasi küvezine alınmazsa, barış sakat doğacak.