12 Mart döneminin Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç’ın, siyasi tarihimize nakşolmuş bir teşhisi vardır.
15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişinden sonra demiştir ki:
“Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı.”
60’ların hareketliliği yüzünden dizginler elden kaçmış, toplumsal dinamizm, sistemin tolere edemeyeceği boyuta gelmişti.
Patronlar sendikalardan, rektörler öğrencilerden, rejim muhaliflerden korkuyordu.
Çare, dizginleri sıkmak, iktidar yeniden tesis olana dek sosyal uyanışı bastırmaktı.
Bu demeçten 9 ay sonra 12 Mart darbesi geldi.
* * *
Bugün 42. yıldönümünde hatırlıyoruz 12 Mart’ı...
Sadece hükümeti devirmekle kalmayan, 60’larda şahlanan toplumsal bilinci ve direnci kırmaya da yarayan bir darbeydi.
Darbeden hemen sonraki anayasa değişikliğiyle temel hak ve özgürlükler sınırlandırılırken, askerin ve yürütmenin eli güçlendirildi.
Bakanlar Kurulu’na Meclis denetimine takılmadan kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetme şansı bahşedildi.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurularak toplumun üstüne yargının balyozu indirildi.
Kamu görevlilerine sendikalaşma yasağı getirildi.
TRT’nin özerkliği kaldırıldı, üniversite özerkliği sınırlandı.
Sosyal uyanış, sermayenin çıkarlarına göre baltalandı.
* * *
1970’ler, kaybedilen hakları geri alma mücadelesiyle geçti.
O mücadele “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganıyla Ecevit’i iktidara getirdi.
Sosyal uyanış, yine de tam bastırılamamıştı.
Sol iktidarı devirecek, yükselen işçi ve öğrenci hareketinin önünü kesecek, yerine milli cepheyi getirecek provokasyonlar, o dönem başladı:
Kanlı 1 Mayıs 1977...
16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi katliamı...
1979’da TÜSİAD’ın hükümete karşı gazete ilanları...
Peşinden gelen suikast, sabotaj, saldırılar dalgası...
Bütün bunlar da yetmeyince inen 12 Eylül baltası...
* * *
12 Eylül, 12 Mart’tan farklı olarak, hükümeti değiştirip gitmedi. Bunun yetmediği görülmüştü.
Muhalefet, idamlar, işkenceler, sürgünlerle ezilirken bir yandan da toplumsal uyanışa daha kalıcı bir fren mekanizması getirildi.
Eğitimin tutuculaştırılmasından sendikal örgütlenmenin kısıtlanmasına, topluma din pompalanmasından “yeni afyon” televizyonun yaygınlaştırılmasına kadar bir dizi ”uyuşturucu” önlem alındı.
Uyanış, bir daha uyanamayacak halde bastırıldı.
* * *
Bugün neredeyiz?
Sendikalar ezik.
Üniversiteler suskun.
Sokaklar ıssız.
Yeni kuşak, kendini kurtarma peşinde...
Medya uysallaştırıldı.
Televizyonla uyuşturulan, sadakaya alıştırılan yoksul halk, geçim uğruna özgürlüklerinden vazgeçti, duyarlılığını kaybetti.
12 Mart’ın düşü, 40 yıl sonra gerçek oldu:
Uyanan dev, çok ağır bedeller ödetilerek kıstırıldı.
Sosyal uyanış, ekonomik rant uğruna bastırıldı.
İktidarın önünde eğilen yeni zenginlerin sendikal engellere takılmadan servetini katlayabileceği, iktidarın muhalefetle uğraşmadan rahatlıkla hükmedebileceği bir düzen yaratıldı.
* * *
Darbecilerle hesaplaşmak iyi de; asıl işimiz darbelerle hesaplaşmak olmalı...
Ve işe, zorla uyutulan devi uyandırmakla başlamalı.