Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ada Bazılarımız bunu ömür boyu küslüğe çevirir. Kimimiz üstünü örtüp hiç yokmuş gibi davranır. Malum; hafıza-ı beşer, nisyan ile maluldür; yani insan aklı, unutma özürlüdür.Kimimiz ise, dargınlığı derinleştirme pahasına sorunun üstüne yürür; esaslı bir hesaplaşmaya girişir.Pek azımız yaşananlarda kendi sorumluluğumuzu kabul ederiz. O yüzden de küslük sürdüğü müddetçe kendimizi haklı çıkaracak tezler üretiriz.Bu arada hafıza, sürekli diğerinin bize ne kötülükler yaptığını hatırlatarak suçluluk duygumuzu bastırır.* * *Toplumlar da böyledir. Geçmiş ihtilafları deşmek istemezler pek... Samimi bir hesaplaşmaya girişmek yerine kendilerinin ne kadar haklı olduğuna dair kanıtlar üretirler. Giderek bu kanıtları, itirazları bastıracak şekilde yüksek sesle dillendirmeye başlarlar. Toplumlar, böylece "millet" olur.Süreci sağlamlaştırmak, tartışma yaratmamak için "Düşmanlarımız bize ne kötülükler yaptı" konusu da sık sık hatırlatılır. Böylece mazideki yaranın üstü sımsıkı kapatılır.Dış düşman, içte birliğin sigortasıdır. "Bir daha düşünsek, şuna karşı taraftan da baksak" diyenler vatan haini sayılır.Resmi tarih, kindarlığın koltuk değneğidir.Yeni yetişen kuşaklar, bu değnekle yetiştirilir* * *Ama günümüzde değişiyor bu yaklaşım... Uygar dünya, bugün yaşadığı sorunların hemen hepsinin, geçmişteki köklerden sürgün verdiğini fark ediyor."Maziyle hesaplaşma"nın çağı başlıyor.Prof. Dr. Mithat Sancar, geçen hafta yayımlanan "Geçmişle Hesaplaşma; Unutma Kültüründen, Hatırlama Kültürüne" adlı kitabında (İletişim, 2007) 1980'lerin başından itibaren dünyada nasıl bir "hafıza patlaması" yaşandığını, tarihsel sorgulamanın, nasıl uygarlaşmanın zorunlu bir basamağı olarak görüldüğünü örneklerle anlatıyor.Geçmişin acı deneyimlerini esas itibariyle unutma, daha doğrusu bastırma üzerine kurmuş Türkiye gibi toplumların, "hatırlama yasağı"nı bir idare tekniği olarak kullandığını, bunun da üst üste yığılmış "nisyan katmanları" yarattığını söylüyor.* * *Şu son bir haftada yaşandığımız olaylara bakın:Şırnak'ta alçakça taranan minibüste de...Buca'da kalleşçe yerleştirilen bombada da...Hrant Dink'in tetikçisini getiren araçtaki "Ya Sev Ya Terk et" yazısında da..."Malezya oluruz" korkularımızın temelinde de...Askerin her fırsatta siyasete müdahalesinde de... Hasan Hüseyin'in kızı olduğunu 23 yıl gizlediğini söyleyen mankenin dramında da hep o en derine gömdüğümüz nisyan katmanları var.Yaralar açılırsa kanar sandığımız, öyle sandıkça yarayı içten içe sürekli kanattığımız, "Hatırlayalım" diyenleri içeri attığımız için bekleyerek daha çok yaralanıyor, kan kaybediyor, yarayı kangren haline getiriyoruz.* * *Zannetmeyelim ki, bu sadece bize özgü bir direnç:Prof. Sancar'ın kitabında, sürecin zorluklarına dair, İtalya'dan, Almanya'dan, İspanya'dan, İsviçre'den, Şili'den, Arjantin'den, Güney Afrika'dan örnekler var.Geçen günkü yazımda Japonya'nın tarih ders kitaplarını değiştirerek nasıl bir kargaşa yarattığını anlatmıştım."Nisyan katmanları"nı eşelemeyi, Türkiye ve Yunanistan'dan örneklerle sürdüreceğim. can.dundar@e-kolay.net Çoğumuzun mazisinde kırılmış arkadaşlar, telafisiz hatalar, istenmeden söylenmiş laflar vardır.