Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan hem CHP’ye çakmak, hem Anayasa firesiyle aleyhine dönen gündemi çarpıtmak için birkaç gündür tek parti yönetimini taşlıyor.
Önce İnönü’ye “Hitler” benzetmesi, ardından Atatürk’ün camiler genelgesi, dün de Tan Matbaası baskını Erdoğan’ın dilindeydi.
O baskının belgeselini yapmıştım.
Hem baskıncılarla, hem basılanlarla konuştum.
Yorumum şu:
Tan baskını, özünde tek parti döneminin finalinde faşizan bir devlet operasyonu olsa da, aynı zamanda antikomünist Türk milliyetçiliğinin şahlandığı ilk linç eylemidir.
Hedefteki bir avuç sosyalistin karşısında öyle geniş bir koalisyon vardır ki, orada kimsenin masumiyet iddiası olamaz. Başbakan’ın içinden çıktığı siyasi akım dahil...

Çifte kavrulmuş
2. Cihan Harbi’nin bittiği, dünyanın devler arasında pay edildiği dönemdi.
Moskova, Türkiye üzerinde haklar talep ediyordu.
Harpte Almanya’ya yatmış Türk basını, Rus tehdidini de görünce paniğe kapıldı ve kendine komünistleri hedef seçti.
Komünistlerin simgesi, Sertel’lerin çıkardığı Tan gazetesiydi. Üstelik CHP’den kopan Menderes ve arkadaşları da gazete çevresiyle dirsek temasındaydılar.
Bir taşla iki kuş:
Hem sosyalistler sindirilecek, hem yeni muhalefet bastırılacaktı.

Hem Demirel hem İlhan Selçuk
Başbakan’ın Aziz Nesin’e atfen yaptığı gönderme doğru:
Bu, bir CHP operasyonuydu.
Ama bir yandan da saldırganlar arasında siyasi tarihimizin en geniş güçbirliği yaşanıyordu.
Saldırıyı, -sonradan CHP milletvekili olacak- Hüseyin Cahit Yalçın’ın Tanin’deki “Kalkın Ey Ehl-i Vatan” başlıklı yazısı tetiklemişti.
Anında Beyazıt Meydanı’nda toplanan gençlerin ellerine Atatürk ve İnönü resimleri tutuşturulmuştu.
Bunlar doğru...
Ama “Kahrolsun komünistler” diye bağırarak Cağaloğlu’na yürüyen kalabalığı, Vakit gazetesi penceresinden Necip Fazıl’ın selamladığı da doğru...
Polisin eylemcilere ses etmediği, hatta aralarına kışkırtıcı siviller yerleştirildiği doğru; ama Nazilere gönül vermiş Turancıların, yağmaladıkları binanın tepesine Türk bayrağı astıkları da doğru...
O koalisyonun ne kadar geniş olduğunu, yaptığımız belgeselde isimlerle kanıtlamıştık.
Yeniden hatırlatayım:
Evet, İlhan Selçuk’un, Orhan Birgit’in o gün Tan’a yürüyenler arasında olduğu doğru, ama Süleyman Demirel’in, Turgut Özal’ın orada olduğu da doğru...
Muhtemelen Erbakan kardeşlerin de...

Tan’ı bırak
Özgür Gündem’e bak
Bu geniş koalisyon, bilerek bilmeyerek, gönüllü veya kullanılarak, el ele verip Türk demokrasisinin sakat doğumuna imza atmıştır.
İçlerinden hiçbiri de “Bu işe katıldık. Aslı şudur. Hata ettik. Kullanıldık” gibi bir özeleştiri yapmamıştır.
Ertesi gün Hüseyin Cahit’in kullandığı tabirle bu “Milli Türk mukavemeti”nin doğum tarihidir; ki derin devletin “yavru kurtlar”la flörtünün ilk meyvesi de sayılabilir.
O gün estirilen antikomünist rüzgâr, 1960’ların başına kadar 15 yıl Türkiye’yi felç etmiş, Türk sağına beşiklik etmiştir.
O beşikte doğup büyüyenlerin, bu tür örneklerden laf açarken daha temkinli olmaları beklenir.
Mevzu derin devlet operasyonlarıysa, 65 yıl önce Tan’ı yağmalayanlar yerine 15 yıl önce Özgür Gündem’i bombalayanların izini sürseler ya...
Asıl Ergenekon, o kalıntının altında...