Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Gündem yoğun, gündem hızlı!

Seçim döneminden geçiyoruz, ilk turun ardından pazar günü de ikinci tur için sandığa gideceğiz.

Seçim, demokrasinin olmazsa olmazıdır, medeni toplumların mihenk taşıdır!

Anketler, mitingler, her kafadan ayrı sesler korosunda, en çok duyduğumuz sözcük, ‘seçim’ oldu bu aralar!

Cumhurbaşkanı seçimi, milletvekili seçimi, oy pusulasında yer sırası seçimi derken baya baya çoktan seçmeli bir hayat yaşıyor olduk. 3 yanlış mı götürüyor bir doğruyu yoksa 1 doğru silebiliyor mu tüm yanlışları, bilemiyorum. Bildiğim şu; Hayat çizgisinde yapılan seçimler, kaderi belirliyor.

Haberin Devamı

Habitatımda yüzlerce kararsız kişi olduğu için midir nedir bilmem, en sevdiğim yönüm, çok da kararsız olmayışım galiba. Hayat felsefem; “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir!” Kararsızlıkla geçen her an, yaşamdan çalınan zamanmış gibi geliyor çünkü bana. Nasıl bu kadar çabuk karar verebiliyorsun ve kararının arkasında bu kadar net nasıl durabiliyorsun diye soruyorlar; “ Tevekkül” diyorum!

Seçeceğimiz şey beli zaten, yazılmış alnımıza. Yazılmış olanı söylüyoruz biz aslında. Biz seçtiğimizi sanıyoruz ama Allah istiyor, bize söyletiyor. Böyle düşününce çok daha kolaylaşıyor her şey. Hak şaşmaz, yazmışsa bozmak olmaz!

Şu kararsızlık ve seçim meselesiyle her sabah gözümü açar açmaz muhatabım ben. Saatin alarmı çalınca, beşer dakika erteleyerek uykuyu uzatsam mı yoksa her beş dakikada bir öleceğime bir kere ölüp ayaklansam mı arasında kalıyorum ilk evvela. Sonra onu mu giysem bunu mu giysem, rujumu ne renk sürsem, yürüsem mi arabayla mı gitsem seçenekleri arasında patlayan afyonumla gün başlıyor benim için!    

Yılların test çocukları olarak en az dört seçenekle karşıya karşıya bırakılmış olmanın alışkanlığıyla doğru şıkkı seçme konusunda iyi kötü bir fikrimiz oluyor neticede. İstediğimiz sorudan başlayamasak da hayatta, kaydırma yapmadığımız sürece çok da sıkıntı yok zannımca. Yeter ki süreyi doğru kullanalım, bildiğimiz sorudan başlayalım.

Sizi bilmem de ben yıllarca en büyük badireleri kalp-mantık savaşında atlattım. Zavallı mantığım yıllarını, benim haddini, yerini bilmeyen, hep zor ve imkansız olanı seçen, laf dinlemeyen sonra da çok üzülen kalbimi toplamakla geçirdi. Devrimci ruhumu kendine yoldaş seçen asi yüreğim, yıllarca çatıştı mantığımla. Çok kanlar döküldü bu savaş meydanında ama aşk kazandı her defasında. Özünü sevgiden alan kocaman bir cumhuriyet kurdum hep, kalbimin tam ortasına!

Haberin Devamı

 Şimdi meydanlarda bağıra çağıra oy isteyip; ‘Beni seçin, beni seçin’ deniyor ya, benim de şu soru geliyor aklıma; ‘Seçilmek mi güzel, seçen olmak mı acaba?’

Cevap veriyorum; ‘Bilmiyorum !’

Seçen olmanın pek bir azameti, havası ve ağırlığı olsa da seçilmiş olmanın da gururu, onuru da bir başka! Bazen seçim yaparsın bazen de seçimler seni olduğun kişi yapar. Yaptığın seçimler de, cesaretinin sınırını ortaya koyar!

Mitinglerden gelen kesif seçim kokusu, hayatı sorgulattı bana resmen ya!

Geniz yakan vaatler, kararsız seçmenler, gün gün yapılan anketler, havada uçuşan tahminlerle hareketli bir seçim döneminde tercihler, kararlar, kararsızlıklar mevzuyu nereden nereye getirdi!

Haberin Devamı

Velhasıl seçmekle karar vermek arasındaki tek şey bir köprü!

Köprünün bir ucu geçmiş, bir ucu gelecektir!

Bence hayattaki en zor şey de;

Hangi köprüden geçmek, hangi köprüyü yakmak gerektiğine karar vermektir!

………………………………………………………….*……………………………………………………..

Kazanan Hep Kaplumbağa;

Tamam haftanın hatta son haftaların en önemli olayı seçim ama bir gün daha var ki ondan da bahsetmeden geçmeyeyim; 23 Mayıs Dünya Kaplumbağa Günü!

Kaplumbağalar, hayret ama soyu henüz tükenmemiş olan en eski canlılardan biri! Fakat sayıları, betonlaşma, ışık ve deniz kirliliği gibi nedenlerden dolayı gittikçe azalıyor. Denizlere, ormanlara, iklime yaptığımız onca eziyetten sonra hala direniyor olmaları, yok olmamaları bence mucize! 200 milyon yıldır vücut yapıları değişmemiş düşünsenize!

Açlığa dayanıklı, 150-200 sene yaşayan kaplumbağaların, cinsiyetini belirleyen sıcaklıkmış! Yumurtanın erkek mi dişi mi olacağı ısıya bağlıymış; Düşük sıcaklıklarda erkek, yüksek sıcaklıklarda ise dişi yavru dünyaya gelirmiş! Ben kukla Kermit’e hayrandım küçükken, Ninja Kaplumbağalara da bayılırdım! Büyüdükçe kaplumbağa felsefesi diye bir şey olduğunu anladım;

Kaplumbağa, ancak başını çıkarırsa ilerleyebiliyor! Yavaş ama azimli adımlarla yol alıyor bize de devrimci sabrı öğretiyor! Bir de kaplumbağanın tavşana karşı kazandığı zaferden beri, kaplumbağa torunları kendilerini hız şampiyonu sanıyor.

Hatırlayın hikayeyi; Çok hızlı koşan ve kendisini kimsenin geçemeyeceğini sanan tavşana, zekasıyla ve de yavaşlığıyla ünlü kaplumbağa; ‘Yarışalım mı?’ der. Buna kahkahalarla gülen tavşan, teklifi kabul eder. Hazırlıklar tamamlanır, yarış başlar. Tavşan hemen fırlar, kaplumbağa ise sakin sakin ilerler. Tavşan bir süre gittikten sonra bakar ki ne gelen var ne giden; ‘Biraz kestireyim, nasıl olsa bana yetişmesi imkansız’ der. Tavşan uyuyadursun kaplumbağa yılmadan ilerler. Bitiş çizgisine yaklaşırken tavşan uyanır ve kaplumbağayı görür. Ne kadar hızlı koştuysa da ona yetişemez ve yarışı kaybeder!

Sabırlı ve kararlı olduğun sürece ne kadar hızlı gittiğinin pek de önemi yok bence. Seçtiğin yolun doğru olduğuna inanıyorsan hızlı ya da yavaş gitmek mühim değil işte! Hedefe ulaşabiliyor musun, durup pes etmiyor musun, gerisi hikaye! Atı alan Üsküdar’ı geçiyor da emin adımlarla ilerleyen kaplumbağayı geçebiliyor mu, sen onu söyle!

Günümüzde her şeyi ama her şeyi hızla tüketiyoruz. Her istediğimize tek tuşla kavuşuyor, elde edene kadar seviniyor, sonrasında mutsuz oluyoruz. Kolay elde etmeye o kadar alıştık ki beklemeyi, sabrı ve çalışarak kazanmayı bilmiyoruz. Tavşanlarla dolu bir kültürde yaşıyoruz oysa kazanan kaplumbağa, bunu hep unutuyoruz!

Sanılır ki sırtındaki kabuktur, onu yavaşlatan!

Canım kaplumbağa! Sırtında taşıdığın dünyadır, seni kambur yapan!

…………………………………………..*……………………………………………

Evin Sırtında;

Sırtında evini taşıyan hayvan kaplumbağadan bahsedince, sırtında evini taşıyan insandan bahsetmemek olmaz bence! Hem de dünya kaplumbağa haftasında, ‘Doğa ve Karavan Festivali’ne gidince!

Evet haftasonu Kilyos’ta düzenlenen bu festivalde, karavan olayına bodoslama giriverdim ben de!

Az çok, ucundan kıyısından biliyordum da görünen o ki bildiğimi sanıyormuşum!

Bir kere özgürlük tutkusuyla yanıp kavrulanların gönlünde yatan tatil hayali karavanla tatil!

Önceden emeklilerin hayali olan karavancılık, pandemi nedeniyle hızlı bir yükselişe geçti. Üstüne bir de deprem felaketi, insanları yüksek binalardan, güvenli olmayan topraklardan mobil hayata devşirdi. Şehir hayatında kendini hapsolmuş hissedenlerin büyük ilgi gösterdiği karavanlar, doğada huzur arayan insanların ilk tercihi!

Farklı teknolojilere ve formlara sahip farklı farklı karavan çeşitleri bulunmasına rağmen karavanlar temelde ikiye ayrılıyormuş; Moto-karavan ve Çekme karavan!

Karavana bugüne adar mesafeli durmamı sağlayan sebeplerden biri, temizlik ve hijyen! Karavanların, genellikle 100-200 litre arasında su depoları varmış. 1 kişinin 1 günlük su tüketim ihtiyacı da genel olarak 25 litre olarak hesaplanmış.  Yani 100 litrelik depoyla 1 kişi, 4 gün şehirden uzak yaşayabilir ya da 2 kişi 2 gün boyunca karavanda rahat kalabilirmiş.

Diğer önemli konu da; ‘Elektrik’ tabi! Karavanın aydınlatması, müziğin çalışması, benim gibi telefonsuz çıplak hissedenlerdenseniz eğer, şarj ihtiyacınız derken karavanda da elektrik şart!

Bunun için aracın motorunu çalıştırarak karavandaki aküleri doldurabileceğiniz gibi, karavanın üstüne yerleştireceğiniz güneş enerjisi panelleriyle veya portatif rüzgar tribünleriyle de aküleri doldurmak mümkün olabilirmiş. Kendi elektriğini kendinin yaratması da havalı bir şeymiş!

Karavancılığın en zor kısmı tuvalet olayı! Bunun için üretilmiş özel tuvaletler bulunuyor ve karavanda geçirdiğiniz süre boyunca dışkıyı kokmadan ve yolcuları rahatsız etmeden saklayacak kimyasal çözümlerle tuvalet meselesi çözülüyormuş.

Karavan hayatının en büyük konforlarından biri de karavan parklarıymış! Ortak tuvalet, banyo dışında aracınıza elektrik ve su depolama yapmanızı sağlayan imkanları sunmasıymış. Belli bir kira ücretiyle kalınan bu parklar, karavan kültürünün dibine vurmak ve karavan hikayelerini dinlemek için biçilmiş kaftanmış.

Sektör öyle ilerlemiş ki her derde deva, her ihtiyaca çözüm bulunuyormuş. Karavana monte edilen kış bahçelerine bayıldım mesela ben! Açık mutfak olayı da harika, istediğin yerde dur, istediğin yerde huzur!

Böyle de bakınca, sanki kocaman bir ömür, küçücük bir karavanda geçirilebilir,

Hem ne demişler;

Peşinden gidebilecek cesaretin varsa tüm hayallerin gerçek olabilir!

……………………………………………*………………………………………….

HAFTANIN EN’LERİ;

Haftanın Kaybı; Ünlü sanatçı Nuri Sesigüzel’in vefatıydı! 13 yaşında halk müziğine gönül veren sanatçı, 14 yaşında saz çalmaya başlamış. 40’a yakın filmde de rol almış, kimseyle kötü olmamış, herkese kucak açmış! Halk müziğinin piri! Işıklarda uyu, yattığın yer incitmesin seni!

Haftanın Eylemi; İklim aktivistlerinin romantik protestosu oldu! Romantikliği, eylemin gerçekleştiği yerden dolayı! Kömür tüketimine karşı olan aktivistler, İtalya'nın başkenti Roma'daki "Aşk Çeşmesi"ne kömür bazlı siyah renkte bir sıvı dökerek protesto eylemi yaptı, ortalık karıştı! Valla benim aklım havuzdaki paralarda kaldı. Ha bi de dilenen dileklere ne oldu- Acaba onlar da mı iklimler gibi karardı?

Haftanın Gururu; Türk bilim insanlarından geldi! Hacettepe Üniversitesi’nden 2 bilim insanı, başta Covid-19 olmak üzere dünya genelinde yaşanması muhtemel olası salgınların büyüklüğünü ölçebilen "epidemiyolojik dalga boyu" adlı bir yöntem geliştirerek dünya literatürüne girdi! Gurur duyduk kendileriyle, e ‘1 Türk, dünyaya bedeldir’ sözü de boşuna denmedi!

Haftanın Teknolojik Hareketi; Yapay zeka için küresel teknik standartların belirlenmesi kararının verilmesiydi! Japonya'nın Hiroşima kentinde bir araya gelen G7 liderleri, "Güvenilir yapay zekanın ‘AI’ gibi dijital teknolojilerin kurallarının "ortak demokratik değerlerine uyumlu" olması gerektiğini belirttiler. Bu yapay zeka konusu, dünyanın başına bir işler açacak belli de, dilerim kötü amaçlara hizmet ettirmesinler! Bizim zekamız yetmez çözmeye, sonumuzu getirmesinler!

Haftanın Özlemi; ‘Güçlü adam’dan gelen bir itirafla geldi! Evlerindeki çalışan hizmetçiyle eşi Maria Shriver'a ihanet eden ve boşanan Arnold Schwarzenegger, eşini özlediğini belirtti! Ya eşini aldat hem de utanmadan eşinle yaşadığın evde aldat, sonra da özledim diye dolaş ortalarda! Bence vur kafanı duvarlara, taşlara! Biraz ar varsa sende, otur evinde, çıkma sokağa!

CANSEN ERDOĞAN