Yazarlar Densiz, yüzsüz, suçlu

Densiz, yüzsüz, suçlu

29.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Densiz, yüzsüz, suçlu

Densiz, yüzsüz, suçlu

Ali SİRMEN

İŞGAL İstanbul'unun Sultanahmet mitinginde, kürsüden istilacıya bayrak açmış olan edebiyatımızın mümtaz siması, Halide Edip (Adıvar) Kurtuluş Savaşı sırasındaki lakabı ve de rütbesi Halide Onbaşı idi.
O cephelerde askere moral veriyor, savaşın içinden kurtuluş döneminin malzemesini topluyordu.
Bugünkü varlığını, yalnızca Halide Edip Adıvar'ın kişiliğinde bile ölümsüzleşmesi için yeterince şan bulmuş olan onbaşı rütbesinde, nice özverili yiğit atasına borçlu olan bir ülkede, onbaşılığı şerefsizlik timsali olarak göstermek, cehaletten kaynaklanan ve küstahlıkla sarmalanmış bir densizliktir.
Münasebetsizlikler hiyerarşisinde, densizlik, patavatsızlıktan üst düzeydedir ve densiz, tahfif, tezyif edilerek saf dışı bırakılır.
Ne var ki, densize tahfif ve tezyif sözcüklerini söylediğiniz zaman, cehaletinin boyutu yüzünden, bunları anlamaz, hatta iltifat sanır.
O yüzdendir ki, bu tür densizlere, lisan - ı münasiple, "sen biraz buradan uzak dur, aramızda yerin yok, kırdığın ceviz bini aştı" denir.
Densiz aynı zamanda ne denli edepsiz ve şirret olursa olsun, yerinde konmuş tepki ona haddini bildirmeye yetecektir.
Nitekim Türkiye'nin kimi bölgelerinde böylesi bir densiz ve şirrete halk meydanlarda yanıtını vermiyor mu?
Yüzsüzün edepsizlikler skalasındaki yeri ise densizin de fevkindedir. Densiz ötesinde, yüzsüz kendisine gösterilen tepkiye de aldırmamak ve yine bildiğini okuyup istenmediği yerde, suratına bile tükürülse, "Yarabbi şükür" deyip, durmak niyetindedir.
Bu gibi durumlarda telmih (ima yoluyla anlatma) yetmeyeceğinden, tekdire (kınamaya) geçmek de mübahtır.
Telmih ile uslanmayana tekdir yetmez ise eğer, demokrasilerde de, şairin "Nush ile (öğüt) yola gelmeyeni etmeli tekdir/ tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" ilkesine yer veremeyeceğinize göre, "tekdirden anlamayanı etmeli s..tir" diyerek, ne yazık ki, terbiyenizi de bozarak onu aranızdan uzaklaştırırsınız.
Yani halkın, aydınlık özlemini dile getiren bir dakika karanlık eylemine bir zamanlar karşı çıkanlar, karanlık güçlerin hamisi ve simgesi olanlar, hatta, bu eylemi, müstekreh biçimde, "mum söndü alemi" diye niteleyenler, eylemin genişliği karşısında, şimdi mayna edip onlarla birlikte olmak isterlerse yanıtlarını alırlar, kollarından tutulup, o eylemcilerin dışına atılırlar.
Densizlik ve yüzsüzlük toplum kuralları karşısında yaptırımsız bırakılmayacak, tepki gösterilmesi gerekli münasebetsizliklerdir.
Ammaaa velakin, kabahatlar silsile - i meratibi içinde her biri ayrı yerlerde olan bu davranışlara, suç müeyyidesi uygulamak, densizin oyununa düşmek olur.
Çünkü suçun yeri onlardan çok ayrı olduğu gibi, nasıl densizliğe katlanmak densizlik, yüzyüzlüğe aldırmamak pişkinlik oluyorsa, suçu kovuşturmamak, onun cezasız bırakılmasına seyirci kalmak da suçtur.
Şimdi varsayalım ki, bir densiz edepsiz şirret yüzsüz, barbar bağırıyor ortada. Üstelik de, bu densiz, edepsiz, yüzsüz, şıllık suçludur ve bunu da, cümle alem biliyor.
O zaman ne yapmalı, önceliği, densizliğine, şirretliğine, yüzsüzlüğüne mi vermeli, yoksa suçluluğuna mı?
Kuşku yok ki, burada suçluluk önceliğe sahiptir.
Onun için derim ki, siz siz olun densiz edepsiz yüzsüz suçluyu kovuşturun.
O bir kez dama düştükten sonra, orada gaspçılar, katiller, lüplüpçüler bile densizliğin, yüzsüzlüğün, şirretliğin bu kadarına tahammül edemeyecekleri için, o davranışların orada icabına bakacaklardır.



Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr