Yazarlar Diana'yı kim öldürdü?

Diana'yı kim öldürdü?

01.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Diana'yı kim öldürdü?

Dianayı kim öldürdü

Ali SİRMEN

"Diana, milyarder sevgilisi ve bahtsız şoförü, paparazzilerden kaçarken, meğer yazgılarına koşuyorlarmış," diye düşünebilirsiniz. Ama olay, o denli basit değil. Ne bu yazgı salt semavi iradenin sonucu, ne de kaza, görünmez kaza.
Ölüm Lady Di ile sevgilisini ve de garibim sürücüyü, meraklı objektiflerden kaçmak isterken yakaladı. Daha doğrusu, özel yaşama yönelmiş, meraklı objektiflerin sahipleri bu kez, istemeden de olsa, katil rolüne soyunmuşlardı.
Bu durumda, otuz yılı aşkın süredir gazetecilik yapmış bir kişi olarak, bu tür haberleri hiç kovalamamış bile olsanız, ne hissedersiniz?
Herhalde tiksinti ve mesleğiniz adına utanç değil mi?
Çünkü kabul etmek gerekir ki, cinayetin failleri, gazeteciliğin bir türünü icra etmekte olanlardır.
Tabii ki, olay yalnız kimi şan, şöhret ve para, belki de yalnızca maişet peşinde koşan insanların sırtına yıkılabilecek kadar yalın değil.
Eğer, onların bu haberleri, gazete köşelerinde, tv ekranlarında yer almasa, bu kendilerine göre hünerli insanlar, böylesine vahşice görüntü avına soyunmazlardı.
O zaman, o türden gazetelerin sahipleri yöneticileri de sorumluluk çemberinin içine düşüveriyorlar.
Ama, olay burada noktalanıyor, zincirin halkaları tamamlanıyor mu, dersiniz?
Medyanın müşterisinin bu çağdaş masal (dilerseniz tragedya da diyebilirsiniz) kahramanlarının özel yaşamlarına hiç merakları yoktu da, kameralar ve objektifler sırf sporuna mı koşuyorlardı, Di'nin ve de karun gibi zengin sevgilisinin peşinde?
Yaşamını sürdürmekten ve günlük basit konforunu biraz daha artırmaktan başka çabası olmayan, sıradan hatta belki de biraz ezik insan için bu masal kahramanlarını, gizli kalmış bir kıskançlıkla izlemek, günlük sıkıntılardan kaçışın ve eğlencenin aracı değil mi?
Ve onu, onun bunun apış arasına burnunu sokup gözünü diktiği için salt yaşamı basit diye mazur görebilir miyiz?
Böyle devam edersek, galiba, ünlü Fransız rejisörü Andre Cayatte'in bir filminde ileri sürdüğü gibi, "hepimizin katil olduğu" sonucuna varacağız ve Oktay Akbal gibi, "suçumuz insan olmak" diyeceğiz.
Ama yooo, iş o kadar da basit değil.
Peki sıradan adamı, peri masallarıyla uyutan düzenden yararlananlar arasında yer alanlar, şoförü hariç tutarsanız, o arabanın içindekiler değil miydiler?
Düşleri meta yapıp, satan düzenin kaymağını yiyenler, o düzenden hangi hakla şekvacı olabilirler ki?
Bir zamanlar üzerinde güneşin batmadığı, şimdi ise üzerine güneşin nadiren doğduğu bir imparatorluğun kalıntısı üzerinde, salt tören simgesi olarak, saltanat sürenlerle aynı oyunda yer almayı, kendi istenci ile kabul eden bir insan, sonra özel hayatına karışılmasından nasıl yakınabilir ki?
Gözlerimizin önünde cereyan eden ve tecessüsün, yaşamın sonuyla bile bitmeyip, ölmüşlerin daha soğumamış vücutlarının resimleriyle dahi devam ettiği bir İngiliz tragedyası ya da insanlık suçu da olsa, her yanıt yeni bir soruyu çıkarıyor ortaya ve herkesin önünde olan olayı, bir faili meçhulden daha karmaşık bir sarmalın içine atıveriyor.
Şimdi bir kez daha soralım:
"Lady Di'yi kim öldürdü?"
Ne dersiniz?
Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr