Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

EGE Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu yeni ve zehir zemberek bir açıklama yaptı.
Türkiye’nin, Ege’nin gözbebeği olan zeytin ve zeytinyağı sektöründe varolan çatlak bu açıklamayla derinleşti, kırığa dönüştü.
Sektöre ya da konuya yakın olanlar bilir.
Bu sektör yaklaşık dört yıldan bu yana ihracatçı birlikleri ile üretici birlikleri arasında “DİR” Dahilde İşleme Rejimi olarak adı konulmuş bir bölünmüşlük yaşıyor.
Geçmiş uzun.
Basitçe çatlak şu; ihracatçılardan bir bölümü, geçmiş yıllarda özellikle zeytinin “yok yılında” yaşadıkları arz sorununu dile getirerek, yurtdışı pazarlarını kaybetmemek için “DİR” uygulamasından yararlanmak istemişlerdi.
Sektörün diğer kanadı ise DİR’in çiftçiye, art arda yapılan yatırımlarla gelişen zeytinyağı sektörüne zarar vereceğini belirterek şiddetle karşı çıkmışlardı.
DİR gerçekleşmedi, sonunda Dış Ticaret Müsteşarlığı da bu ısrarından vazgeçti.
Ancak DİR bitti, çatlak baki kaldı.
* * *

Gelelim bugüne... Geçmişteki tartışma tarafları ikiye ayırdı. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve buna bağlı Egeli İhracatçılar ile Tarım Bakanlığı ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi artık iki ayrı taraf.
Üretici Birlikleri de ikinci grubun içinde yer alıyor.
Bu kez çatlak “Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi” yle derinleşti.
Tanıtım Komiteleri, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın bünyesinde 2007 yılında oluşturuldu. Bakanlık 12 sektörde kurduğu tanıtım komitlerinin başına kendi bürokratlarını atarken, komitelerin bütçesi ise o sektörün ihracat rakamının binde yarım oranı ile müsteşarlık bünyesinden ayrılan 250 bin TL’lik destekle oluşuyor. Komitenin başkanı bürokrat, başkan vekili ve üyeler ise ihracatçılardan seçiliyor. Zeytinyağı Tanıtım Komitesi için de 2008-2009 için yaklaşık 1 milyon doları geçen bir bütçe ayrıldı.
İşte bu kez UZZK, bu tanıtım komitesini eleştirince yine kıyamet koptu.
Usluplara bakınca biz gazeteciler hemen yakın geçmişteki DİR tartışmalarını anımsadık.
Konunun özü değil, tarafların birbirlerine laf atmaları, zaman zaman kabalaşmalar, üzüm yemek değil, bağcı dövmek yaklaşımları unutulur gibi değildi.
Hala her iki taraf da birbirine ateş püskürüyor.
İhracatçı kanadının uslubu her zamanki gibi Ege İhracatçı Birlikleri’nin genel yaklaşımından farklı.
UZZK’ya rüştünü ispat etmeye çalışan buluğ çağındaki çocuk yakıştırması yapılıyor. UZZK’nın hamaset dışında hiçbir şey yapmadığı, prim kavgası yapmayı beceremediğine kadar dem vuruluyor.
UZZK ise bu kez altta kalacak gibi değil. Başkan Mustafa Tan da oldukça kızgın.
“Ulusal Zeytinyağı Konseyiyiz ve görevlerimizden biri de zeytinyağının tanıtımını yapmak ama ne kurula girebiliyoruz, ne bütçeden yararlanabiliyoruz. Komite, Ege İhracatçı Birlikleri’nin tamamen tekelinde. Bakanlık tarafından atanan tanıtım komitesi başkanı pasif bırakılıyor. Her yerde tanıtım komitesini başkanvekili diye kendini tanıtan ama ihracatçı olmayan, dernek dergisi çıkartan birisi temsil ediyor. Tanıtım Komitesi’ne üye olmak için para koymak gerekiyorsa biz de koyarız. Bugüne kadar yurtiçinde yaptıkları tek tanıtıma tanık olmadık” diyor.
Tarafları dinlediğinde sert açıklamalar uzayıp gidiyor.
* * *
Zaten her iki taraf da birbirini dinlemeyi baştan reddediyor. Haklı ve haksız oldukları noktalar var ama ortak noktada buluşmak gibi amaçları yok.
Oysa bulundukları koltukları sektöre katkı sağlamak için işgal ediyorlar, kavga etmek için değil..
Özellikle zeytinyağı ihracatçı birliklerinin uslubuna dikkat etmesi, Tanıtım Komitesi’nin stratejisini tüm ilgili birim ve kamuoyu ile paylaşması, UZZK’nın da tespit ettiği yanlışlıkları, eksiklikleri belgeleriyle ortaya koyması lazım.
Zeytinciliği kolay diye bilen, “su istemez, gübre istemez” diye düşünen çoktur. Oysa Türkiye’de genellikle dik yamaçlarda bulunan ağaçların bakımı zordur, zeytinlerin toplanması meşakkatlidir.
Şimdi bu mevsimde yağmurların altında milyonlarca zeytini çırparak, çamurlu topraklardan toplamaya çalışıyor üreticiler..
Zeytinyağına ilk kez 1998- 1999 sezonunda kiloda 40 sent destekleme primi verilmişti. Her sezon aşağı çekilerek 7,5 sente kadar düşürüldü. Avrupa’da yıllardır 1,32 Avro destekleme primi veriliyor. Diğer desteklerde işin cabası.
Yani bu kavgaların üreticilere yararı yok.
Tüketici ise Türkiye’de zeytinyağını pahalı yer. Gıdım gıdım kullanılır. Onlara da hiç yararı yok.
Türkiye’yi Avrupa’nın ucuz tedarikçisi olmaktan kurtarabilecek, primi yükseltecek, Türk tüketicisine bol zeytinyağı yedirecek mücadeleye şapka çıkaracak hale geldik.
Katmadeğer yaratan ihracatta zaten az umudumuz var, onu da kendi iç kavgalarımızla yok etmeyi bu gidişle başaracağız...