13.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Nora ROMİ
Dayanamadım. Uzun zamandır bu kadar kötü ve hayal kırıklığına uğradığım bir film seyretmemiştim. Güzel gözlüklü meslektaşım da seyretmiş ve çok sevmiş. "Belki muayyen bir günüm olduğu için çok ciddiye aldım," demiş. Onu aradım ama bulamadım. Gerçekten kötü bir durumda olmalı diye düşündüm.Ben filmleri pek yazmam, eleştirileri de pek okumam. Her eleştirmenin kendine has bir entelektüel ya da teknolojik kaygısı olduğuna inanırım. Fikirlerini kendime en yakın bulduğum Uğur Vardan bile "She's So Lovely" filmini deli gibi beğenmesi ile çok şaşırtmıştı. Film son derece sıradandı. O yüzden bir filme gidilip gidilmeyeceğine insanın arkadaşlarıyla edeceği bir - iki laftan sonra karar vermesi gerektiğine inanırım.
Ama bazen birilerinin kesinlikle seyredilmemesi gereken filmleri fısıldamaları iyi olur. Bakın, eğer vizyondaki bütün filmleri seyretmişseniz, yapacak herhangi bir işiniz, ev ödeviniz, istenmeyen tüylerden yolunma durumunuz falan yoksa, isterseniz gidebilirsiniz. Filmlerden alınması gereken mesajları iyi yakalarım. Görülmesi gereken sahneleri de iyi görürüm. Ama zorlamaları da anlarım.
Ne o?
Adam melek... Meg Ryan bir doktor... Ameliyatta hasta ölünce kendi kendine "Kime, neye karşı savaşıyorum," mücadelesine giriyor. Melek Nicholas Cage onu görüyor, aşık oluyor. Meleklerin isterlerse insan olma durumları varmış. O da insan oluyor. Hissediyor, canı acıyor, bir de "kötü dünya örneği" olarak ayaküstü dayak yiyor. Bir gece beraber oluyorlar ve kadın ölüyor.
En kötü yerli filmden de kötü. Adam melekse niçin gölgesi kadının yüzüne vuruyor, zaten anlayamadım. Peki, bir kimliği olmayan, duşun nasıl çalıştığını bile bilmeyen bir adam nasıl kadının evinde oturmaya başlıyor?Sürrealist bir film de olsa hiçbir şeye benzemiyor. Filmin sonunu okuduğunuz için bana kızmayın. Güzel filmler sonunu bilseniz bile seyredilir.
Ama filmin tanıtmını iyi yapmışlar. Her şeye rağmen de adamla kadını hala seviyorum.
En iyiler
Bu hafta sırada dünyanın en iyi yoga merkezleri var. Bu sıranın neye göre olduğu doğrultusunda size bir bilgi vermeyi düşünmüyorum.
* Power Yoga Center, California: (Tel: 0013102811170)Elizabeth Shue, Mariel Hemingway, Meg Ryan (yukardaki ablam) ve kocası Dennis Quaid'e burada rastlayabilirsiniz.
* Maxine Tobias at Chelsea Yoga Studio, Londra: (Tel: 00441713517690) Özellikle acil yoga seansları için tavsiye ediliyor.
* Carol Carlson at Kundalini Yoga, New York: (Tel: 0012129825959)
Bebeğe vesikalık çekmek hiç kolay değil
İnsanlar ikiye ayrılır; poz verebilenler ve veremeyenler. Ben veremem. Erol Atar'ı aradım ve bu ikisi arasındaki farkı sordum. Poz verebilenlerin artistik kabiliyeti olan insanlar olduğunu söyledi. Tiyatro oyunu gibi temelinde rol yapmak yatıyor. Poz veremeyenlerin ise toplum karşısında rahatsızlığı olduğunu söyledi. Utangaç olduklarını da ekledi.
Kendisinin de iyi poz veremediğini söyledi. Poz vermesini bildiği halde hem de. Pek çok kişi "pozcu" olarak görülmeyi sevmediği için poz verirken de tutuk olur. Ama güzel poz verebilmede fotoğrafçının da kişiyi rahatlatmasının etkisi var.
Peki, bir bebek vesikalık resmi çekildiğini anlayabilir mi? Anlasa neler hisseder?
Bebeğimizin adı Şiva. Annesiyle pasaporta konması gereken bir fotoğraf için stüdyoya gitmişler. Annesi onu hazırlanma odasında süslemiş, taramış. Sonra da bar koltuğu gibi bir koltuğa oturtmuşlar. Yandan da annesi düşmesin diye tutmuş. Resimde annenin tarak tutan elini de görüyorsunuz. Ne var ki, bebeğin objektife bakması fotoğrafçının epey uğraşması sonucunda olmuş. Kameranın arkasında duran fotoğrafçının elinde salladığı bir sürü oyuncak ve çıkardığı garip sesler sayesinde Şiva bir an objektife bakmış ve fotoğrafçı o an resmi çekmiş.
Bu fotoğrafçının da ilk tecrübesiymiş.
Annemin köşesi
Bugüne kadar bani ziyarete gelen okurlar pek çok soru sordular. Gideceği bir düğüne giyeceği kıyafetten, yazacak konuları nasıl bulduğuma kadar. Fakat hemen hemen her mektupta (ya da mail ve telefonda) annemle ilgili sorular da vardı. Şimdi o soruları ve cevapları yazacağım.
* Anneniz sayesinde mi böyle oldunuz yoksa anneniz mi sizin sayenizde çığırdan çıktı?
Tabii ki o benim sayemde çığırdan çıktı. En sevdiğim şey insanları bir şeylerden çıkarmaktır. Ama onun da büyük bir potansiyeli olduğunu belirtmeliyim.
* Yaşadıklarınız gerçek mi?
Hemen hemen hepsi. Mesela beraber oturup insanların elindeki alışveriş torbalarını saydık.
* Babanız bu durum hakkında ne düşünüyor?
Alıştı. Bizi olduğumuz gibi kabul etmeyi öğrendi.
* Annenizin bir şeyini almak isteseniz nesini alırdınız?Bildiği 4 yabancı dili.
* Sizinle ilgili endişeleri var mı?
Artık evlendiğim için yok. Gerçi şimdi de kılığıma taktı.
* Kime benziyor?
Maria Callas. Hem de çok.
* Onu en çok ne mutlu eder?
Her zaman yazdığım gibi çikolata yemek.
Bu arada bugün büyükanne ve büyükbabalar günüymüş. Benimkileri öpüyorum.