DOĞRU iLETiŞiM

En başarılı ve etkili iletişimin temel anahtarı, sizin ne söyle-diğiniz değil, bunu anlatmak içen ne söylediğinizdir

Tonla iletişim aracıyla donatıldığımız bir yüzyılda, en önemli iletişim silahının başlı başına sadece ve sadece kendimiz olduğunu hatırlamak istiyor insan. Bunu doğru şekliyle başarabilmenin öncellikle kendimizle barışık olmaktan, kendimizle doğru iletişimi kurmaktan geçtiği aşikar... Tabii iletişimin tüm duyularınızı bir arada doğru yöneterek ortaya koyduğunuz bir aksiyonun bütünü olduğunu bilerek...
Neticede davranışlar davranışları doğurur. Empati kurmayı başarabildiğiniz her konuyu olması gereken sistematiğinde gerçekleştirebilmek mümkün. Çünkü aslında iş ne söylediğinizden değil neyi nasıl söylediğinizden geçiyor. Ama tartışmasız sonucu, karşındakinizin ne kadarını anladığıyla ölçülüyor.. En azından durum tespiti yapabilmiş ama çıtayı yükseltmek konusunda korkuları olan insanların, hep aynı kısırdöngü ilişkiler içine sıkıştığını görürsünüz. Nedense kendisinden bir tık öte peşinden koşabileceklerini seçmez çoğunluk. Öğretebilecek veya dinletecekten çok, dinleyecek kişilikler tercih edilir. Bu sonuçsuz ve katkısız motivasyon, gelişememenin kilit noktasını oluşturur...
Basit bir örnekle sörf dersi almaya başlarsınız, bir süre sonra hocanız gibi yelken tutma ve onunla aynı senkronda sörf yapma noktasına geldiğinizde kendinize bir şeyler ekleme yoluna gidersiniz. Çünkü artık bunu yapabilecek düzeye geldiğinizi ve kişiselleştirmenin mümkün göründüğüne ikna olursunuz. İşte çuvallamaya başlayacağınız an o andır...

Haberin Devamı

“Bugün harika bir gün ve ben onu göremiyorum”
Bu konuya nereden geldim derseniz, geçen gün çok hoş bir hikaye geldi mailime. Bir okurum göndermiş bayıldım... Sanırım biraz da bana mesajdı bu, kesinlikle ciddiye aldığımı bilmesini isterim. Hikaye şöyle:
Gözleri görmeyen bir çocuk, sokakta ayaklarının dibinde bir şapkayla oturuyormuş. Önündeki kağıdın üzerinde de bir yazı varmış: ‘Ben körüm! Lütfen yardım edin!’ O sırada elinde çantasıyla oradan geçmekte olan bir adam, cebinden biraz bozuk para çıkarmış ve şapkanın içine koymuş. Tam gidecekken durmuş ve çocuğun önündeki kağıdı almış. Kağıda bir şeyler yazmış. Kağıdı herkesin yazdıklarını görebileceği şekilde koymuş ve gitmiş. Kısa bir süre içinde şapka dolmaya başlamış. İnsanlar kör çocuğa daha fazla para vermeye başlamış. Sonra adam, geri gelmiş. Çocuk onu yürüyüşünden tanımış, “Siz, sabah yazımı değiştiren kişisiniz değil mi? Siz gittikten sonra, bugüne kadar hiç dolmadığı kadar çabuk doldu şapkam. Söyler misiniz ne yazdınız oraya?” diye sormuş. Adam gülümsemiş. “Sadece doğruyu yazdım. Senin söylediğini farklı bir şekilde söyledim o kadar” demiş. Peki ne yazıyormuş o kağıtta dersiniz?
“BUGÜN HARİKA BİR GÜN VE BEN ONU GÖREMİYORUM...”
Sonuçta her iki yazıda da ana fikir aynı aslında. Ama ikinci yazıda insanların aynı durumda olmadığı için ne kadar şanslı oldukları hissetiriliyor. Bu da başarılı iletişimin temel anahtarını oluşturuyor. Sizin ne anlatmak istediğiniz değil, bunu nasıl anlatarak onlara ulaşabildiğinizi bilmek, doğru iletişimi yaratıyor.

Haberin Devamı