İlkokul dördüncü sınıftayken okulda düzenlenen bir kompozisyon yarışmasına katılmış ve birinci olmuştum. Yeşilay Haftası’na özel gerçekleştirilen yarışmanın konusu sağlığa zararlı alışkanlıklardı. Dereceye giren yazılar okulun panosuna asılmıştı. Hikâyenin geri kalanını annem şöyle anlatır: Oğlunun birinci olması onu elbette çok mutlu etmişti. Hevesli bir şekilde okulun yolunu tutmuştu. Yarışmayı kazanan öğrencinin velisi olarak böbürlenerek kompozisyonların asılı olduğu panoya gelmiş, gururla çocuğunun yazısını okumaya başlamıştı. Ancak yazıyı okuduktan sonra tarif edilemez bir mahcubiyet içine girmişti. Gurur yerini utanca bırakmıştı. Sebebi ise yazının tamamını annemin sigara bağımlılığı üzerine kurgulamış olmamdır.
İngiltere sigarayı tamamen yasaklıyor
Gerçekten de sigaraya küçüklüğümden beri tutkulu bir şekilde karşıydım. Liseyi yatılı okurken son sınıfta yurtta sigara içmeyen tek kişi bendim. Yazıya böyle uzun bir giriş yapmamın sebebi ise işte o liseyi yatılı okuduğum ülke sigarayı tamamen yasaklayacak bir adım attı. 2009 ve sonrasında doğanların ömür boyu sigara satın almasını imkansız kılacak yasa taslağı İngiltere parlamentosundaki ilk oylamadan geçti. Yasaya değişikliklerin teklif edilebileceği ikinci oylamanın önü açılmış oldu.
Başbakan Rishi Sunak, 10 Downing Street’deki ömrünün belki de sonuna gelirken en önemli projelerinden birini hayata geçirmek üzere. Ancak yasaya kendi partisinden kuvvetli bir muhalefet de var. Halefleri Liz Truss ve Boris Johnson eleştirilerini dile getirirken, Sunak’ın lideri olduğu Muhafazakâr Parti’den 59 milletvekili ret oyu kullandı. Onlarca Muhafazakâr Parti milletvekili de çekimser oy verdi. Sunak’ın yerine partinin yeni lideri olarak geçebilecek kuvvetli adaylar olarak görülen Kabine üyeleri Kemi Badenoch ve Penny Mordaunt da evet oyu kullanmayanlar arasındaydı.
Özellikle eski Başbakan Truss sert bir üslupla hükümeti “sağlık polisi” olmakla suçladı ve bir sonraki adımın alkol ya da gıda olabileceğini ifade etti. Aslında ‘kaygan zemin’ argümanını yapmış oldu ve ileride ipin ucunun kaçabileceği tehlikesine dikkati çekti.
Özgürlük ve eşitlik
Sigara kuşkusuz ki sağlığa zararlıdır. Peki bu bilindiği halde nasıl oluyor da dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde sigara tamamen yasaklanmamıştır? Evrensel hukuk bireyin özgürlüğünü ve ‘zarar ilkesini’ temel alır. Yazılarımda sıkça bahsettiğim İngiliz düşünür John S. Mill şöyle der: “Gücün, bir medeni toplumun herhangi bir üyesi üzerinde, iradesine karşı meşru kullanılabileceği tek amaç, başkalarına zarar verilmesini engellemektir. Kendi iyiliği, fiziksel veya ahlaki olsun, yeterli bir haklı sebep değildir. Herhangi bir kişinin davranışının toplum tarafından sorumlu tutulabileceği tek kısmı, başkalarını ilgilendiren kısımdır. Kendini ilgilendiren kısımda, bağımsızlığı mutlaktır. Birey, kendi bedeni ve zihninin üzerinde, egemendir.” Bu demek oluyor ki birey, kendi sağlığına zarar verme özgürlüğüne de sahiptir.
Özgürlük ilkesinin yanı sıra, yasanın eşitliğe de aykırı olduğu söyleniyor. Yasa yürürlüğe girdikten sonra gerçekten de garip bir durum oluşacak. Kabaca bir hesap yaparsak 2009 doğumlular şu an 15 yaşındalar diyelim. Bundan 10 yıl sonra 25 yaşındaki bir 2009 doğumlu kişi sigara satın alamayacakken, 2008 doğumlu 26 yaşındaki biri bu yasağa tabi olmayacak. Bu iki kişi evlenmiş olsa, eşlerden birine yasak uygulanmazken, öbürüne uygulanacak. Pratikte yasanın uygulanışı pek kolay olacağa benzemiyor.
İngiltere’deki lise günlerimde sigara içen öğrenciler genelde duşları ya da okulun gizli saklı köşelerini kendilerine mesken edinirlerdi. Okuldan atılmaya varacak kadar ağır cezası vardı. Bir gün okul müdürüne öğrencilerden biri şöyle demişti: “bu bir bağımlılık, isteyerek yapmıyoruz, bize yardım edin”. Diyeceğim o ki, yasak geldi diye tiryakiler bir günde bağımlılıklarını yenemeyecekler. O yüzden sigarayı tamamen yasaklamak yerine kullanımını olabildiğince zorlaştırmak, pahalı hale getirmek, cazibesini sıfıra indirmek daha rasyonel bir çözümdür.