Yazarlar Farklı taksiler de var

Farklı taksiler de var

24.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Edip Emil Öymen

Farklı taksiler de var

Amerika'da özel bir madende yapılan kazıda bulunan jean, 20 bin dolara bir antikacıya satıldı! 1885'den kalan jean, yırtıksız pırtıksız. Sadece eski. Antikacı, jeani derhal imalatçı firma Levi's'a 25 bin dolara sattı. Bu, bir jeane şimdiye kadar ödenen en yüksek fiyat. Madende kuru bir köşede yüzyıl kalmış. Levi's, bu kadar eski ve sağlam bir jean bulduğuna memnun. Şirketin arşiv yetkilisi Lynn Downey, "Şimdiye kadar eski jean parçaları buluyorduk. Bu kadar eski ama yepyeni gibisini ilk kez görüyoruz" dedi... Aslında, arkeolojik maden kazılarında ilk jean, 1948'de Mojave'de bir gümüş madeninde bulunmuş. Ve bunu da yine Levi's almış. Hem de sadece 25 dolara!

Türkiye'nin en güvensiz ve en geri kenti İstanbul'da taksicilere yönelik yeni cinayetlerin ardından yine protesto eylemi, yine cekli caklı konuşmalar, yine bir sürü palavra... Ama, hiçbir şey değişmeyecek. Taksi şöförlüğü, zaten her ülkede her zaman tehlikeli. Hele yasasız İstanbul'da iyice. Taksi denilen araç, özel amaçlı imal edilmedikçe, taksicinin güvenliği de hep tehlikede olacak.
Bakın, İngiliz bu işi nasıl çözmüş?
* Yoldan müşteri alma hakkına sahip taksiler, özel imalattır. Özel otomobil olarak satılmaz. Manevra kabiliyeti yüksek. Olduğu yerde çok kolay U dönüşü yapabilecek kadar...
* Şoförle müşteri arasında cam bölme var. Ama bizimkilerin istediği gibi kurşun geçirmez değil. Yeni arabalarda şoförle müşteri mikrofonla konuşabilir. Müşteri isterse kendi mikrofonunu kapatır. Şoför arkada konuşulanları duymaz. Eski taksilerde ise şoför ya da müşteri, bölmeyi isterse açar isterse kapatır.
* Şoför, kapıları kendisi kilitler veya açar. Araç, yürürken kapılar zaten otomatik olarak kilitlenir. Araç durduktan sonra da 5 - 6 saniye kadar kapılar kilitli kalır.
* Müşteri, parayı şoföre, araçtan indikten sonra yanına gelip camdan öder. İnmeden, içerden para uzatmak yoktur. Bizde bu denense, çoğu müşteri, indikten sonra para vermeden tabana kuvvet kaçar.
* Şoförün hem telsizi vardır, hem de merkezle "konuştuğu" bilgisayarı. Bir sonra gideceği adres, yanındaki bilgisayarın ekranına çıkar. Şoför, kabul edip etmediğini bilgisayarla bildirir.
* Bu özelliklere sahip olmayan taksiler de var. Onların çalışma koşulları farklı. Ama İngiltere'de taksi denildi mi yukarıda özetlenen özel imalat araçlar akla gelir.

Amerikalı bayan Becky Corneaux, kocasının bebekken kaçırıp götürdüğü oğlu Beau'yu tesadüfen internette bir "konuşma" sırasında buldu! Beau, iki kadınla internette konuşurken, başından geçenleri anlatmış. Anneyi tanıyan kadınlar anneye haber vermişler. Amerika'da kayıp ve tacize uğrayan çocukların peşine düşen National Center for Missing and Exploited Children (NCMEC) bürosuna bildirmişler. Onlar da polise haber verince oğlan bulunmuş. Ana oğul şimdi birlikteler.
Oralarda kayıpların peşine internetle düşmek şimdi çok daha kolay. İnternet öncesi dönemde, kayıpların fotoğrafları faksla veya özel ulakla polise ulaştırılır, onlar da gerekli işlemi yapardı. Şimdi ise NCMEC sayesinde bu iş, ekran başında çözülüyor. Yeni programlarla iş daha da hızlandırılmış. www.missingkids.org web sitesine yakında, kayıpların video ve ses klipleri de konulacak. Böylece, kayıplar hakkında daha çok bilgi, sisteme girecek.
Bu, polisin "kayıpları bulmayı kendisine görev bildiği" bir dünyadan haber. Polisin, bizzat "kaybettiği" kişileri kim arayıp bulacak? İş, Cumartesi Anneleri'ne düşüyor. Cumartanne.com.tr?

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, 1 miligram uzay tozu toplamaya hazırlanıyor. Bu iş için uzaya gönderilecek araç, 5 yıl uçacak. Dünyadan 400 milyon kilometre uzakta Wild - 2 kuyruklu yıldızıyla bulaşacak. Tozunu toplayıp dünyaya dönecek. Bunu inceleyip, evrenin sırrını çözmeye çalışacaklar.
NASA bu toz alma işlemi için aracını 1999'da yolluyor. Aracın adı da uygun : Stardust (Yıldız Tozu). Senaryo şöyle: Kuyruklu yıldıza 100 kilometre yaklaşan uzay aracında bir kapı açılır. Kapıdan, bir kol uzanır. Kolun ucunda, silikondan özel bir levha vardır. Jöle gibi levhaya, kuyruklu yıldızdan etrafa saçılan toz yapışır. Kol biraz uzay tozu aldıktan sonra araca geri çekilir. Araç dünyaya döner. Masraf? Alt tarafı 200 milyon dolarcık. Lafı bile edilmeye değmez. Amaç? Evrenin sırlarını biraz daha anlamak...
Stradust uzay aracı, kuyruklu yıldızın yanına yaklaşıp onunla birlikte uçacak. Yani saniyede 6 kilometre hızla... 10 yılı aşkın süre önce Giotto uzay aracı, Halley kuyruklu yıldızının tam önünden geçerek dünyaya canlı televizyon yayını yapmıştı. Onun hızı saniyede 70 kilometreydi ve kuyruklu yıldızla neredeyse çarpışıyordu. Bu kez böyle bir sorun yok.
Avrupa Uzay Dairesi ise daha da cesur bir deneme planlıyor : 2003 yılında, bir uzay aracını, bir kuyruklu yıldızla buluşturup üzerine indirmek!

Gösterime yeni giren İngiliz Hasta, bakalım yarın gerçekten 12 Oscar birden alacak mı? Alırsa da bileğinin hakkıyla alır. Çünkü son dönemlerin en süper görsel ziyafeti. Hem nitelik hem nicelik açısından...
Filmin kahramanı Kont Ladislaus Almasy, gerçek bir kişi. Ama filmdeki kimliği, bir iki özelliği dışında tamamen uydurma... Gerçek Kont Almasy, Nazilerden Şeref Madalyası alacak kadar onlar hesabına çalışan bir Macar. Nişanı, Kuzey Afrika'daki faaliyetiyle kazanmış. Müttefikler Kahire'yi savunmaya, Naziler de almaya çalışırken. Bizim kont işte bu mücadelede etkin bir ajan... Hatta 1943'te gizli bir görevle Türkiye'ye de gittiği söyleniyor... 1945'te savaştan sonra Macaristan'a dönmüş. Nazi savaş suçlusu olarak yargılanıp aklanmış. Yaşamak için tekrar Mısır'a gitmiş. Ama 1951'de dizanteriye yakalanınca Avusturya'ya dönmüş. Salzburg'da ölmüş. Kum tepesi görünümlü kırmızı mermerden bir lahit yapılmış mezarına. Ama her nasılsa birileri lahti açıp mezarı tahrip etmiş. Şimdi mezarı kayıp.
Filmde Kont (Ralph Fiennes), Kristin Scott Thomas'a aşık. Gerçek kontun yaşamında da böyle bir İngiliz var. Ama aşksız. Gerçek kont eşcinselmiş çünkü. Kadın da, 1930'lar İngiliz sosyetesinin faşizm meraklısı Hitler hayranı ailesi Mitford'ların küçük kızı Unity. Macar kontu, naziler hesabına çalışmaya ikna eden herhalde o. Aralarındaki ilişki, filmdeki gibi değil. Unity, kontumuzun ağabeyi Janos'un metresi. Janos'un karısı Marie, çocuk felci nedeniyle tekerlekli iskemleye mahkum. Unity ise güzelliği ve canlılığı ile dillere destan. Ve bizim eşcinsel kontun, bir Alman subaya yazdığı aşk mektupları bulunmuş. Aşkının, Rus cephesine gönderilmemesi için torpil aramış. Ne var ki mektuplar, kontun mezarıyla birlikte yok olmuş...
Gerçek kontun öyküsü epey gizemli. Hele Türkiye bağlantısı acaba nedir? Bazı yaşam öyküleri, film senaryosundan da ilginç oluyor.