Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Her yiğidin yoğurt yiyiş tarzı gerçekten farklı. Örneğin Hürriyet Gazetesi’ni yöneten arkadaşların yerinde olsaydım, onların tercihinin tam aksine, Şükrü Kızılot’un yazısının “bir köşede sıkışıp kalmasına” razı olmaz; alır, başlığını bile değiştirmeden manşet yapardım.
Neden mi?
Önce birinci veri:
2001 yılında 7 milyon 342 bin olan taşıt sayısı, 2011 sonunda 16 milyon 089 bine; otomobil sayısı da aynı dönemde 4 milyon 534 binden, 8 milyon 113 bine yükseldi. Buna göre; son 10 yılda taşıt sayısı yüzde 119, otomobil sayısı da yüzde 79 arttı.
Sonra ikinci veri:
2001 yılında 4.8 milyon ton olan benzin tüketimi, 2011 sonunda 2.6 milyon tona geriledi. Yani neredeyse yarı yarıya azalma var.
Onun için de yazının başlığı:
“Taşıt sayısı arttıkça, benzin tüketimi azaldı.”
* * *
Heyecan yapmayın.
Henüz su veya güneşle çalışmıyor araçlar!
İşte üçüncü veri:
2001 yılında 10 milyon ton olan motorin tüketimi, 2011 yılı sonunda yüzde 74 artarak 17 milyon 400 bin tona; 2 milyon 200 bin ton olan otogaz tüketimi de, yüzde 113 artarak 4 milyon 700 bin tona ulaştı.
Sözün kısası:
Millet pahalı diye benzinden kaçmış, motorin ve otogaz pompasına sarılmış!
* * *
Ve şimdi “zurnanın zırt dediği yere” geliyoruz:
“Motorin talebini karşılamak için ithal edilen ham petrolden belli oranda motorin, benzin, fuel-oil elde ediliyor. Motorine talep çok fazla olduğu için üretilen benzinin yarısı tüketilemiyor; 1,50-1,60 TL’ye yurt dışına ihraç ediliyor!”
Oysa...
“Fiyatı vergi indirimi yoluyla düşürülerek, benzin kullanımı teşvik edilse; hem tüketici hem de devlet kazanacak. Yurt dışından da daha az ham petrol ithal edilecek. Daha az dövizimiz gidecek, bu da cari açığı olumlu etkileyecek.”
* * *
Özellikle motorin kullanımının artmasının, çevre açısından “bir felâket” anlamına geldiğini ben ekleyeyim de, tam olsun.
Şükrü Kızılot yazını bitirirken, diyor ki:
“Bu kadar basit bir formülün uygulanmayışı, anlaşılır gibi değil.”
Diğer yanda ise...
Bunca malzeme elde varken, balyoz niyetine kafalara inecek bir manşet nasıl olur da yapılmaz, anlaşılır gibi değil!

Haberin Devamı

Tek karelik biz de isteriz!

Haberin Devamı

Balyoz gibi manşet

Ya Haberal kaçarsa?

Hastalığından göremediği annesi ölünce izin verdiler cezaevinden çıkmasına. Mehmet Haberal son görevi için memleketine giderken de, 22 asker taktılar peşine.
Mehmet Haberal kim?
Onlarca can almış bir cani mi?
Yoksa yüzlerce can kurtarmış ve namı dünyayı sarmış bir doktor mu?
Bilmiyorlar herhalde.
Cani sanıyorlar onu.
Öyleyse 22 asker yetmez.
Bir tabur görevlendirseydiniz keşke.
Hatta bir alay.
Sanmayın ki “alaya alıyorum” olanları.
Ciddiyim.
Alay da yetmez, bir kolordu harekete geçmeliydi Haberal’ın peşinden.
Belki kaçar.
İzmir’e gelir.
Karşıyaka’daki Zübeyde Hanım Hastanesi’nde bir can kurtarır yine.