Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HANEFİ AVCI’nın kitabı 597 sayfa. Asıl gürültü koparan “Cemaat” bölümü ise 395’inci sayfadan başlıyor.
Önce ikinci bölümü, önemli yerlerin altını mor kalemle çizerek okudum.
Baktım.
Kitap mosmor oldu!
Yine bakıyorum da, Hanefi Avcı’nın yazdıkları karşısında kimi suskun, kimi ciddiye almaz havada...
Kimi de sille tokat saldırıyor kitaba ve yazarına.
Bir an durup, düşünmek gerek oysa.
Hanefi Avcı kim?
Kendi ifadesi ile...
“Dinleme, izleme, bilgisayarla telefon analizi, detay çalışmaları konusunda en yetkin kişi, tüm bu sistemlerin kurucusu, fikir babası, en iyi bileni.”
Sonra fark ediyor ki:
“Bu adamlar, hukuksuz olmakla birlikte inanılmazı başarmış, şeytani yollar bulmuşlardı.”
* * *
Hanefi Avcı kitabı yazmadan önce bildiklerini, gördüklerini, duyduklarını anlatmaya İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile başlıyor.
Ardından, 6 Ocak 2010’da, eski İzmir Valisi, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal’ın kapısını çalıyor.
Aynı tarihte yazdığı ihbar ve şikâyet dilekçesini veriyor.
12 Ocak 2010’da, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in huzuruna çıkıyor.
Aynı tarihte bir dilekçe de Adalet Bakanlığı kaydına giriyor.
Avcı’nın içi rahat değil ama...
Durumu Başbakan Erdoğan’a da duyurmak amacıyla, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala ile buluşuyor bu arada.
* * *
Kitaptan bir bölüm şimdi:
“İçişleri Bakanı’na bu konuda yaptıklarımı anlatmak, bilgi vermek üzere bir iki defa randevu istedimse de cevap alamadım.”
28 Ocak 2010 tarihinde ilk işaret Emniyet Genel Müdürü Köksal’dan geliyor:
“Dilekçeni iade ediyoruz, müfettiş incelemesi yaptıramıyoruz çünkü bir defa müfettişler görevlendirilirse kontrol edilemeyebilir, her şeyi araştırabilirler. Bundan dolayı bakan dilekçenin iadesini istedi.”
Hanefi Avcı, olanları aktardıktan sonra, soruyor kitabında:
“Bakanı durduran kim ve ne olabilirdi, başbakandan başka kim olabilirdi?”
Ve netice:
“Ben bu kitapla açıkça ifade ediyorum ki, tüm bu işleri cemaat yapıyor, bunu artık herkes bilsin. Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcısı numarasını artık kimse yutmasın. Bu işler emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor. Cemaatin planı, programı doğrultusunda, cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor.”
Hatice’ye gelince...
İddia edilen bunca hukuksuzluğun, şeytani yollarla devletin ele geçirilmesinin önleneceğine dair zerre kadar umudu olan biri kaldı mı memlekette?


Nihayet güzel bir şey
Son zamanların en hoş, en anlamlı ve en umut veren olayı Diyarbakır’da yaşandı.
Kahramanı da, gencecik İzmirli bir delikanlıydı.
Tek başına gitti Diyarbakır’a Engin Yeksan, tribünde tek başına oturdu, boynunda siyah-beyaz atkısı, tellere astığı destek pankartı ile sevdalısı olduğu Altay’ın yanında yer aldı.
O Diyarbakır ki, bırakın tek başına gitmeyi, polis panzerleri korumasında bile gidemiyor çok kişi oraya.
Oysa meselenin püf noktası, Engin Yeksan sayesinde anlaşıldı.
Demek, “delikanlı bir tavra sahip olmakmış” gereken şey.
Efendice...
Ama...
Cesaretle davranmakmış.
Hele Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın, Engin’i sahiplenmesi ve ödüllendirmesi, benzer güzelliklerin yaşanması adına güzel bir adım oldu.
İkisine de kutlarım.


Tek karelik delikanlı

Kitap mosmor oldu