Gülhane Parkı’nda ceviz ağacı olmak

Nazım Hikmet, “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda / Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” diye yazarken, sandığınız gibi romantik bir aşk sahnesini tasvir etmiyordu. Asıl bahsettiği, o zamanlar Gülhane Parkı’nın kuytu köşelerinde yapılan politik toplantılardı

“Nereden çıktı şimdi Nazım Hikmet?” diyeceksiniz. Deyin. Ben de sordum kendi kendime... Gülhane Parkı’ndan içeri girip de devasa ağaçların burada özgürlüğünü ilan ettiğini gördüğümde, “Neden birden aklıma Nazım Hikmet geldi?” diye sordum. Sonra sonra anımsadım ki, Gülhane Parkı vesilesiyle şiirimize bir ‘ceviz ağacı’ fenomeni bırakmıştır Nazım Hikmet. O malum günlerden birinde yazmış bu şiiri... Herhangi bir konuda ‘toplantı’ yapmanın, ‘toplanmanın’ yasak olduğu zamanlarda, arkadaşlarıyla buraya ‘piknik yapar gibi’ gelip ‘politik fikirler’ tartıştığı zamanlarda... Bugünlerden birine rastlar, “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda / Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” dizelerini yazışı... Bu hikayeyi kimden duydum, kimden dinledim ya da nerede okudum, hiç mi hiç hatırlamıyorum. O da başka zamanın hatırlatıcısı olsun... Gülhane’nin üzerimdeki hatırlatıcı etkisi, yalnızca bir Nazım Hikmet şiirine yaradı bugünlük.

Haberin Devamı

Gülhane Parkı’nda ceviz ağacı olmak
Gülhane Parkı’ndaki dev ağaçlar ve mis kokulu
çiçekler, bir kaçış anı aradığınızda hizmetinize hazırlar.

Sarayburnu’na kadar yolu var
Burada bir ceviz ağacı olmayı kim istemez? Bir ceviz ağacı olma fikri kime iyi gelmez? Hayatımda gördüğüm en büyük cevizler, çınarlar, adını bilmediğim çeşit çeşit ağaçlar ve çiçekler, mis gibi kokular, İstanbul’dan bir kaçış anı aradığınızda, hizmetinize hazırlar. Sultanahmet’ten Sarayburnu’na kadar, eşlikçiniz olmak için birbirleriyle yarışırlar. Sanıyorum bu ağaçlar geceleri kendi aralarında Nazım Hikmet’i de konuşurlar.

Beklenmedik ziyaretçi
Sanmayın ki, İstanbul’un kendine özgü komiklikliğinden, Batı özentiliğinden ve şaşkınlığından Gülhane nasibini almamış... Yanılırsınız... Şehrimize özgü absürd haller, bir şekilde buraya da sirayet etmiş durumda. Upuzun ağaçlıklı yoldan kıvrıla kıvrıla, sallana sallana yürürken, tahmin edin karşınıza kim çıkıyor? Asla tahmin edemezsiniz... 90’lardaki Hayvanat Bahçesi’nden kalma bir fil veya aslan değil ha, yanlış anlamayın! Bir Aşık Veysel heykeli çıkıyor karşınıza! Neden mi? Bilmem ki... Ben de bunu çok düşündüm. Gülhane’nin ortasına dikilen bir Aşık Veysel heykelinin amacı nedir, ne diye burada durur; ağaçların ortasında sıkışmış ve hatta burada kaybolmuş Veysel’in çevresiyle ne gibi bir ilişkisi olabilir? Bu soruların cevabını tahmin bile edemiyorum... Ama şunu net ifade edebilirim: Aşık Veysel orada oturarak bize bir şey anlatmaya çalışmıyor, rahat olun. Herhangi bir şeyi işaret etmiyor. Gizli bir anlamı açığa çıkarmıyor. Hatta ima bile etmiyor.
Neyse bu İstanbul heykelleri konusunun derinliği ve ulviyeti benim boyumu aşar. Asla erişemeyeceğim bir kültür ufku gerekir... Siz iyisi mi bu mis gibi pazar gününde, hem konum itibarıyla merkezi, hem rağbet olarak itibar görmeyen Gülhane Parkı’nı keşfe çıkın ve baharın gelişini kutlayın. İster yalnız gidin, ister çift olarak, isterseniz ailenizle; her şekilde ağaçlar önünüzde eğilip sizi mutlu edecektir. Aşık Veysel’in de bir şekilde olaya dahil olacağını düşünüyorum... www.twitter.com/gulumdagli

Haberin Devamı

BU HAFTA NE OKUSAK?

Haberin Devamı

Yaşadığım İstanbul, Selim İleri: Hani bazı insanlar 50 sene önce yaşanan bir olayı şıp diye hatırlayıp en ince ayrıntısına kadar anlatırlar ya... Selim İleri de onlardan biri. Müthiş bir hafıza! Bunun yanında müthiş bir anlatıcı! Eski İstanbul’un bütün güzelliklerini ayaklarınızın altına seriyor. Mecidiyeköy’ün eflatun manolyalarla kaplı olduğu nostaljik İstanbul’da yürüyor, dükkanlardan yükselen şarkıları dinliyor, Boğaz’ı seyreden yazarlarla tanışıyorsunuz. Everest Yayınları,
15 TL

İstanbul, Neşe Mesutoğlu: Neşe Mesutoğlu, iki yılı aşkındır bu sayfalar için ünlülerle İstanbul röportajları yapıyor. Aradan geçen zamanda arşivini iyiden iyiye genişletti. Geçenlerde de röportajlarını bu kitapta bir araya getirdi. İçinde Ahmet Ümit’ten Ara Güler’e kadar, kendi ağzından İstanbul’u dinlemek isteyeceğiniz birçok ismin söyleşileri var. Pozitif Yayınları, 20 TL