Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu nedenle halkımız piliç eti yemeye mahkûm... Onu da yemezse protein alamayacak. Sağlığı bozulacak.1990larda biz kişi başına yılda 18 kg kırmızı et (dana, koyun, keçi eti) tüketiyorduk. Şimdilerde kişi başı kırmızı et tüketimi 8 kgye düştü. Çünkü halkımız kırmızı ete para yetiştiremiyor. Buna karşılık halkımız 1990larda yılda ortalama 3 kg piliç eti tüketiyordu. Yıllık ortalama kişi başı tüketim 12 kgye kadar yükseldi. Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına piliç eti tüketimi 21 kg dolayında."Köy tavuğu" diye bir şey kalmadı. Devir değişti. Köylü tavuk beslemiyor. Nüfus arttı. Halkı köy tavuğuyla beslemek mümkün değil. Şimdilerde Türkiyede yılda 700 - 800 bin ton makine pilici tüketiliyor. Buna karşılık en iyimser tahminle yıllık "köy tavuğu" tüketimi 50 bin ton dolayında. Markette, kemikli dana ve koyun etinin kilosu 10 milyon 250 bin lira, bütün piliç etinin kilosu 2 milyon 290 bin lira. Bu demek değil ki, "Kötü de olsa, sağlığa zararlı da olsa makine pilicini yemeye mahkûmuz". Hayır... Devlet gerekli kontrolü yapacak. Başka ülkelerde hangi sağlık şartları varsa bizde de bu şartlara uyulacak...Kaldı ki "köy tavuğu"nu çok kimse özlüyor da... Köy tavuğunun nasıl yetiştiğini kimse hatırlamıyor. Doğal şartlarda yetişen köy tavuğu, büyükbaş hayvanların dışkılarını eşeleyerek dışkı arasından kendine yiyecek bir şeyler bulur. Böcek, solucan yer. Çöple beslenir. Köy evlerinin bahçesindeki tuvaletlerin etrafından ayrılmaz.Makine pilici ile ilgili tartışmalar halkın bilinçlenmesine, makine pilici üreticileri ile devletin sağlık şartlarına daha fazla dikkat etmesine imkan verdi.Ama tartışmalardaki bazı yanlış bilgilendirmeler hem tüketiciyi hem sektörü olumsuz etkiledi.Verilen bilgiler doğruysa, makine pilici fiyatlarının yüzde 15 geriye çekilmesine rağmen tüketim yüzde 30 düştü.Bizim makine pilici üreticilerimiz, Avrupa Birliğine (AB) ihracat için çaba gösteriyorlar. İhracatın başlayabilmesi için bir teknik heyet Türkiyeye gelerek kesimhaneleri inceledi. Türkiyenin AB standardına ulaştığını belirledi. 2005 Ocak ayında bir teknik heyet daha gelecek. Bu heyet de Tarım ve Köyişleri Bakanlığının "Piliç etinde kalıntı izleme" uygulamasını beğenirse üreticilerimiz AB ülkelerine makine pilici satmaya başlayacak. Nasıl yetişiyordu?.. Tartışmalar sırasında şunları öğrendik: (1) Genetiği değiştirilmiş (GDO) tavuk diye bir şey yokmuş. Makine pilicinin, 42 günde 3.5 kg fabrika yemi tüketerek 2 kgnin üzerinde et ağırlığına ulaşması, "çok hızlı büyüme özelliğine sahip melez piliç cinsi olmasından" kaynaklanıyormuş. (2) Tavuğa "hormon" verilemezmiş. (3) Tek tehlike, makine pilicinin yemine katılan "antibiyotiğin yanlış kullanılması"ndaymış...Öğrendiğimize göre, bazı hastalıkları engellemek ve tedavi etmek için büyükbaş ve kanatlı hayvanların yemine "antibiyotik" katmak usuldenmiş. Fakat bu konu bütün ülkelerde ve özellikle AB ülkelerinde sıkı kontrollere bağlanmış. Kesimden bir hafta önce antibiyotikli yeme son veriliyormuş. Kesimden sonra makine pilicinde ölçü üzerinde antibiyotik kalıntısı olup olmadığını üretici ve de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı "Kalıntı İzleme Programı" çerçevesinde kontrol ediyormuş.Tekrarda yarar var. Halkımız makine pilici yemeye mahkûm. Tartışmalar halkın bilinçlenmesine imkan verdi. Üreticilerimiz ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, neyin ne olduğunu ve sağlık şartlarına uyumu nasıl sağladıkları konusunda halkı bilgilendirirse, halkımız da gönül rahatlığıyla makine pilici yer... İmkanı olanın, tuzu kuru olanın "Ben makine pilici yemem... Ben kuzu etinden başka et yemem..." demesi kolay da... Parası olmayan halk ne yiyecek? guras@milliyet.com.tr Tek tehlike antibiyotik