Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Washington'da yazılmaya başlanan Büyük Ortadoğu Projesi nedir? 'Yeşil faşizm'e karşı, tıpkı Soğuk Savaş döneminde komünizm'e karşı olduğu gibi yarım yüzyıl süren sistemli bir mücadelenin ilk adımları mı atılıyor?
Düşünmekte yarar var.
Amerikalılar büyük Ortadoğu diyor. Avrupa'da daha çok geniş Ortadoğu tercih ediliyor. Coğrafya olarak Kuzey Afrika'dan başlayıp Ortadoğu üzerinden Orta Asya ve Güneydoğu Asya'ya uzanan bir kuşağı kapsıyor.
Müslüman coğrafyası bu.
Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşan bu ülkeler coğrafyası için Amerika'da oluşan, ama artık Avrupa'nın da kayıtsız kalmadığı bu proje, öncelikle Ortadoğu'dan başlayarak bir 'düzen değişikliği'ni amaçlıyor. Bu projeyi 11 Eylül sonrası gündeme soktu Amerikan yönetimi. Başkan Bush, küresel teröre karşı ülkesinin savaş açtığını söyledi. Afganistan'ı, sonra Irak'ı vurdu.
Washington özetle diyor ki:
Günümüz dünyasında terör bu coğrafyadan kaynaklanıyor. Küresel diye nitelenen terörün kökleri İslam coğrafyasına gidiyor. İslam adına dinci terörü yapanlar bu coğrafyada yayılmış durumda. İslam coğrafyasındaki terörü besleyen damarları kesebilmenin yolu, bu coğrafyayı ekonomik, siyasal, kültürel bakımdan 'dünyaya açmak'tan, Müslüman ülkeleri 'demokrasi fikri'yle tanıştırmaktan geçiyor. Çünkü yer yuvarlağının bu bölgesindeki İran ve Suudi Arabistan gibi dinci rejimler ve Suriye gibi otoriter dikta rejimleridir terörü besleyen...
Özellikle Ortadoğu'dan başlayarak böylesi rejimlerin bulunduğu ülkeler ne kadar dışa açılır, ne kadar dünyayla bütünleşir ve ekonomileri ne kadar adam olmaya başlarsa, bu ülkeler ne kadar demokratize edilirlerse, İslam coğrafyasında güvenlik boşluğu o kadar dolar, terör kanalları da o kadar tıkanır. Ayrıca böyle bir gelişme, Filistin sorunu dahil Arap - İsrail çatışmasını da kalıcı bir çözüme bağlar. (Kimi de önceliği Filistin sorununun hakça çözümüne veriyor)
Washington'un projesi böyle.
Peki, Büyük Ortadoğu Projesi'nin altında yatan korku nedir?
Dinci bir örgütün örneğin Pakistan'da ihtilal yapıp eline nükleer silah geçirmesi... Haydut bir devletin El Kaide gibi bir taşeronla Batı ülkelerinde nükleer, biyolojik, kimyasal terör eylemleri düzenlemesi... El Kaide türü bir terör örgütünün Suudi Arabistan'da bir darbeyle iktidarı gaspedip, hem olağanüstü petrol zenginliği, hem de devlet gücünden yararlanarak terörü beslemeye, ayrıca petrolü bir silah olarak kullanmaya başlaması...
Korku böyle özetlenebilir.
Bu korku yalnız Washington'da hissedilmiyor. Avrupa'ya da çoktan sirayet etmiş durumda. Büyük Ortadoğu Projesi işte böylesi korkuların gölgesinde yazılıyor. '11 Eylül dünyası'nın belki de çerçevesini çizmeye aday bir proje böyle oluşturuluyor.
Henüz tam şekillenmiş değil.
Farklı bakış açıları var.
Ama bu projeyi Ortadoğu'da sadece petrol ve İsrail'le sınırlı görmek, Başkan Bush yönetiminin bölgeye dönük hegemonik senaryosu diye niteleyip geçmek aldatıcı olabilir.
Unutmayın:
Soğuk Savaş yarım yüzyıl sürdü. Berlin Duvarı'nın yıkılarak Doğu Avrupa'da Sovyetik rejimlerin çökmesi, Sovyetler Birliği'nin tarihe karışması, bütün Batı'nın üstlendiği çok boyutlu, uzun soluklu ve çok sistemli bir mücadeleydi. Bu konuda ilk adımların atılması zaman aldı.
Amerika'da, Avrupa'da şimdi de böyle bir mücadelenin başlangıç adımları atılıyor olabilir. Bu kez hedef yeşil totalitarizm.
Ya da yeşil faşizm!
Bu da uzun ve sistemli bir mücadele niye olmasın sorusu akla gelebiliyor. Amerika'yla Avrupa'nın birbirine yaklaşabileceği konusunda işaretler su yüzüne çıkmaya başladı. 14 milyon Müslümanın yaşadığı Avrupa'nın, 'İslam coğrafyasında düzen değişikliği'ne (yöntem farklılıkları saklı tutulmak kaydıyla) 11 Eylül dünyasında kayıtsız kalması mümkün gözükmüyor.
Örneğin Almanya Başbakanı Schröder, geçen haftaki Washington ziyaretinde ABD Başkanı Bush'la Büyük Ortadoğu Projesi konusunda ilke anlaşmasına vardı. Irak Savaşı'na ilişkin görüş ayrılıkları geçmişte kalacak gibi... ABD Başkan Yardımcısı Cheney ise Davos'taki son Dünya Ekonomik Forumu toplantısında, "Büyük Ortadoğu'da demokrasiyi geliştirmek için demokrasiden yana bütün dostlarımızın kapısını çalacağız" diyordu.
Kapısı çalınacaklar ya da çalınanlar arasında Türkiye de var. Nitekim ABD'nin Dışişleri Bakan Yardımcısı - ve eski Ankara Büyükelçisi - Marc Grossman, şu günlerde AB'nin, Türkiye'nin ve bazı Arap ülkelerinin kapısını çalıyor.
Büyük Ortadoğu yazıları birkaç gün daha sürecek.