BU kadarına da pes!
Başka bir laf edemeyeceğimiz için
"pes!" demekle yetineceğiz.
İzmir
"9 Eylül Üniversitesi"nde rektör adayları için seçim yapılıyor, bir aday 449, ikinci aday 389, üçüncü aday da 142 oy alıyor...
Rektörlük, yasa gereği YÖK'e 6 aday göndereceği için seçimde birer oy alan üç kişiyi de ekleyerek altıyı tamamlıyor.
Yasa gereği YÖK, bu altı adaydan üçünü eleyerek, üçünü Cumhurbaşkanı'na gönderecek, Cumhurbaşkanı da üç adaydan birini rektör seçecek...
* * *
YÖK ne yapıyor?
En yüksek oyu alan iki adayı eliyor, üçüncü adaya, birer oy alan iki adayı da ekleyerek, üç kişilik listeyi tamamlıyor...
Yani Cumhurbaşkanı'na diyor ki:
"İşte bu üç adaydan birini seçin!""9 Eylül Üniversitesi" öğretim üyelerine de nanik yapıyor:
"Siz kimi isterseniz seçin, ben istediğimi Cumhurbaşkanı'na seçtiririm!"* * *
İŞTE buna, başka şey diyemeyeceğimiz için
"pes!" diyoruz.
Biri 449 oy almış, biri 389 oy almış, iki adayı yok say, muhtemelen kendi kendilerine oy vermiş, birer oy alanları rektör adayı yap!
* * *
YILLARCA YÖK için yazılmadık şey kalmadı, ama kimse kılına dokunamadı.
Ama bu gidişle YÖK, kendi ipini kendi çekecek...
Bu yapılanı, akıl ve vicdan sahibi kimse kabul edemez...
Sayın Cumhurbaşkanı bu
"emr - i vaki"yi kabul etmemelidir; ama nasıl?
Çözümü kendileri ve danışmanları bulacaktır.
Bu böyle olmaz!
* * *
SİZE geçmişten bir olay anlatacağız, belki hatırlarsınız...
1940'lı yıllarda Hitler'in zulmünden kaçan Alman vatandaşı Yahudi bilim adamlarını Türkiye kabul eder, üniversitelerin kapılarını açar.
Bunlardan biri de Ankara Hukuk Fakültesi'nde Ticaret Hukuk okutan
Ernst Hirsch'tir. 1945 ders yılında hoca sınav yapar, sonuçları dekanlığa verir. Biraz sonra dekan, koşarak bembeyaz bir yüzle Hirsch'in odasına gelir, elinde bir sınav kağıdı,
"Bu olamaz, bu olamaz!" demektedir.
Nedir olamayacak olan?
Hoca Başbakan'ın oğluna
"geçmez" not vermiştir, öğrencinin, kim olduğunu da bilmemektedir, hem bilse bile bu neyi değiştirir ki?
Dekanın bütün ısrarına rağmen, notunu değiştirmez.
* * *
BİRKAÇ ay sonra, Başbakan bir vesileyle Hukuk Fakültesi'ne gelir, Prof. Hirsch'i görünce yanına yaklaşır, şöyle der:
"Çok teşekkür ederim, sayın profesör! Oğluma ne yapması gerektiğini nihayet siz gösterdiniz. Sonbahardaki sınavda sizi hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz."* * *
HA o günkü dekan, ha bugünkü YÖK, aynı kafa!
Ama Türkiye'de, o tarihte
Şükrü Saracoğlu gibi bir Başbakan vardı...
İleride bugünleri yazacak olanlar
"O tarihte Türkiye'de Ahmet Necdet Sezer gibi bir Cumhurbaşkanı vardı!" demelidirler...
O günkü dekan kimmiş, diye hiç merak edeniniz var mı?
Sanmıyoruz!
İleride de kimse
"YÖK'ün bu kararının altında kimlerin imzası var?" diye de merak etmeyecek...
Yazara E-Posta: h.pulur@milliyet.com.tr