Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları

Hasan PULUR

KİTAP fuarında kitaplarımızı imzalarken, baktık, genç okurlarımız, kendi yaşlarından bile büyük, ya da çocukluk yıllarına ait yazılarımızın bulunduğu kitapları alıyorlar, dikkatimizi çekti, birine sorduk, cevabı bizi umutlandırdı:
"Ülkenin geçmişinde neler yaşandığını, neler olduğunu öğrenmek istiyorum."
* * *
DOĞRUSU, zaman zaman yaptığımız genel bir değerlendirmeden utandık...
Neydi o değerlendirme?
Hemen her meslekte olduğu gibi, kendi mesleğimizde de bunlara çok rastlıyorduk, kendilerini takvim başlangıcı sananlar vardı. Hangi mesleğe girmişlerse, o meslek onlarla başlamıştı, gerisi yoktu. Avukatsa avukatlık onlarla, ressamsa ressamlık onlarla, gazeteciyse gazetecilik onlarla başlıyordu.
* * *
GENÇLERİN, kendilerinden öncekileri eleştirmesi kadar doğru bir şey yoktur. Siz babanızdan ileride olacaksınız, babanız, dedenizden ilerideydi, çocuğunuz sizden ileride olacak ve sizi eleştirecek...
Ama bir şartla, inkar etmeyerek, ret etmeyerek...
Bu insanlar için de böyledir, devletler için de, Cumhuriyet'i kurmak demek, Osmanlı tarihini reddetmek, inkar etmek değildir, Cumhuriyet, Anadolu'nun bozkırına gökten zembille inmemiştir.
* * *
"NEGATİF" dergisinin Kasım sayısında, Ömer Seyfettin tartışması var...
Tartışma, Yıldırım Türker adındaki bir yazarın, ünlü hikayeciyi eleştirmesiyle "Hala çocuklara Ömer Seyfettin okutuyorlar" demesiyle başlamış...
Diyeceksiniz ki, ne var bunda, Ömer Seyfettin eleştirilmeyecek mi?
Hiç öyle şey olur mu, elbette eleştirilecek, ama bir şey yapılmayacak, aşağılamayacak, hakaret etmeyecek, kısacası Ömer Seyfettin'e "küçük yazar" demeyecek...
Dese ne olur?
En azından ayıp olur...
* * *
"NEGATİF" bu konuda bir tartışma açmış, Ömer Seyfettin'in kızı Güner Elgen'in üzüntüsünden söz eden Hakkı Devrim şöyle demiş:
"Üzülmeyin Güner Hanım! Herkesin anlayacağı bir Türkçe yazmanın küçümsendiği günleri hiç bilmeyen bir nesle mensupturlar.
Babanız gibi cepheden cepheye koşmadılar, esir kamplarında eziyet çekmediler, çöken imparatorluğun enkazı altında ezilmediler. Bu nesil, milletçe alışmadığımız kadar uzun sürmüş bir hazan devrinin çocuklarından oluştu. Türkçeye karşı işlenen her türlü suçun tanıklarından öte, uygulama alanı olarak büyüdüler. Yol boyu eski değerleri onların büyükleri olan bizler harcadık, tükettik. Şimdi onlardan, kadirbilir olmalarını beklemeye pek hakkımız yok."
* * *
ATTİLA İlhan'ın tepkisi ise çok sert ve haklı:
"Ömer Seyfettin'i uluorta küçümsemek, adı sanı belirsiz yazarların yapacağı bir şey değildir. Gördüğüm kadarıyla yavaş yavaş son neslin yazarları, Türk Tarih bilincini oluşturan her şeyi topyekün inkara doğru gitmektedirler; biz bu filmi görmüştük. (...) Peki, ya genç yazarları okuyan genç çocuklar, hangi komplekslerle büyüyorlar? Cinsel komplekslerle mi?"
* * *
ÖMER Seyfettin'e "küçük yazar" dediği için Yıldırım Türker'e kızarken galiba haksızlık ettik, meğer daha keskini de varmış...
Mario Levi adındaki hikayeci, çok daha hızlı, Ömer Seyfettin'i bir çırpıda Türk edebiyatından kaldırıp atıyor:
"Ömer Seyfettin'i Türk edebiyatından çıkarırsanız, hiç kimse hiç bir şey kaybetmez."
Zavallı!
Herhalde Ömer Seyfettin'den boşalan yere kendisinin uçup konacağını sanıyor.
* * *
ÖMER Seyfettin, edebiyatta yeniliğin öncüsüdür, "Doğal dil, konuşulan dildir" diyerek, hikayelerinde, yalın anlatımı tercih etmiştir. Halit Ziya, Cenap Şehabettin gibileri dilde sadeleşmeyi tutmazken, o diretmiş ve şöyle demiştir:
"Onların terkipli, cafcaflı nesrinden (düz yazı) birdenbire bu ana kadar yazılmamış tabii lisana döndüğüm için herkesi şaşırttım. Haklı mıyım, değil miyim, ileride belli olacak."
Şükran Kurdakul'
un değerlendirdiği gibi "zaman onu haklı çıkardı."
Ve o kadar haklı çıkardı ki, ona haksız yere saldıranlar bile, onun öncülüğünü yaptığı yalın dili kullanıyorlar.

Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr