Hasan PULUR
PAZAR gecesi TRT 1'de Kurtul Altuğ'un
"Politikanın Nabzı" programında Adalet Bakanı
Oltan Sungurlu'nun söylediği bir söz aklımızda; Sungurlu
"Bu benim dördüncü Adalet Bakanlığım" diyordu:
"Bakanlığı hiç bu halde görmemiştim!"
İçimizden
"sayenizde!" diyecek olduk ama haksızlık etmek istemedik,
"Politikacıların sayesinde!" deseydik, çok daha doğru olacaktı.
Ertesi gün Baskın Oran
"Tek parti döneminde yargı bağımsızlığı" başlığı altında, 80'lik dostu, avukat
Süleyman Köymen'den dinlediği bir olayı anlatıyordu.
(Aydınlık, 7 Aralık 1997)
* * *
SÜLEYMAN Köymen'in babası, Raşit Köymen Yargıtay üyesiymiş, bir gün diğer Yargıtay hakimleriyle birlikte Hacıbayram Camii'nde bir cenazeye gitmişler, cemaatle birlikte cenazenin arkasından yürürlerken, önlerindeki bir genç adam dönüp selam vermiş, tanımadıkları için aldırmamışlar, aynı adam bir daha dönüp selam vermiş, üçüncü selamdan sonra, hakimlerin arkasındaki Başkatip Cemal Efendi, Hakim Raşit Bey'i uyarmış:
"Hakim Bey, Adliye Vekili beyefendi, size selam verip duruyorlar!"
Baskın Oran, bu olayı şöyle yorumluyordu:
"Anlıyor musunuz? Devir tek parti devri. Yargıç bağımsızlığı diye bir şey Anayasa'da yazmıyor ama, yargıçlara saygı diye bir şey var. Adalet Bakanı gelip, Yargıtay'a yüzünü bile göstermemiş."
* * *
YA şimdi?
Yargıtay onursal üyesi
Çetin Aşçıoğlu da bir anısını anlatır... (x)
Yansız, bilgili, yetenekli, onurlu, Atatürk ve Cumhuriyet'in temel ilkelerine bağlı Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı
Süleyman Kül'e başsavcı telefon eder:
"Yarın sayın müsteşarımız Balıkesir'e geliyor, kendilerini Adliye girişinde karşılayacağız, akşam da onuruna bir toplantı yapılacak."
Mahkeme Başkanı cevap verir:
"Ben yargıcım, politik yönü ağırlıklı bir müsteşarı karşılayamam."
Sonuç?
Sormaya gerek var mı, Yüksek Hakimler Kurulu, iki ay sonra yargıç
Süleyman Kül'ü isteği olmadığı halde, en az yedi yıl çalışabileceği Balıkesir'den Kayseri'ye atar.
Kuruldaki yargıçlardan birisini tanıyan Çetin Aşçıoğlu bu atamayı niçin yaptıklarını sorar; biri
"Bize çok çalışkan, Kayseri'de böyle bir yargıca ihtiyaç var, dediler" karşılığını verir. Diğeri ise
"Yargıç Şark hizmeti yapmamıştı!" diye gerekçeyi açıklar.
Çetin Aşçıoğlu
"Oysa yönetmeliklerde Şark hizmeti diye bir ayırım olmadığı gibi Süleyman Kül, Doğu Anadolu'da yedi seneden fazla görev yapmıştı" der.
* * *
PEKİ, Adalet Bakanlığı'nı ya da yargıyı bu hale getirenler sadece politikacılar mıdır?
Yıl 1974,
"12 Mart dönemi"nde yapılan Anayasa değişikliğini eleştiren Yüksek Mahkeme Başkanı, yargı yılını açarken şöyle diyordu:
"Hakim güvencesi; hakimin işlediği suç sebebiyle verilmiş bir mahkeme ve disiplin kurulu kararıyla ya da rızası bulunmadıkça yerinin ve görevinin değiştirilmemesi demektir. Teminatsız hakimin bağımsızlığından söz edilmesi olanağı yoktur. Anayasa'nın 144. maddesinde yapılan ve Yüksek Hakimler Kurulu'nun hakimlerin özlük işleri hakkında kesin karar vermesini öngören değişikliği de doğru bulmuyoruz."
Aradan 7 yıl geçer, o günkü Yüksek Mahkeme Başkanı,
"12 Eylül yönetimi"nin Adalet Bakanı'dır, yargıç güvencesini ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran yasanın hazırlayıcısıdır, o günleri anlatan bir yargıca göre de
"sevinçten zillerini takıp, oynamadığı" kalmıştır.
* * *
YARGI bağımsızlığını bilmeyenler, bilmek istemeyenler, sadece politikacılar değildir...
Politikacılara yaranmak isteyen, yargı mensupları unutulursa, politikacıya haksızlık edilir.
-----------
(x) Doğru ve Güvenli Yargılanma Hakkımız Var.
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr