Yazarlar Hastane macerası

Hastane macerası

25.04.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hastane macerası

Hastane macerası

Yavuz Donat

HASTANE 130 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş.
Binaların üzerinde "harfler" var.
"A" binası, "B" binası... "U"ya kadar gidiyor.
Hemen karşıda dev bir inşaat sürüyor.
Sorduk:
- Bu nedir?
Dediler ki "hastanenin devamı... Araştırma binası."
Araştırma binası bizim SSK'nın Ankara - Dışkapı Hastanesi'nden büyük.
Bir ayrıntı...
"A"dan, "U"ya kadar bina var ama, bir binadan diğerine gitmek için "sokağa çıkmak gerekmiyor."
Binalar birbirleriyle "nikahlı."
Aralarında "tünel" var.
Ve bir tünel de hastane ile "otel" arasında.
Ameliyat olan hasta biraz iyileşince hastaneden çıkarılıyor.
Bir süre "otelde" dinleniyor.
Öyle ya, aniden bir "sorun" çıkabilir.
Otel odasındaki telefonun "doktor" yazılı düğmesine bastığı anda, sağlık ekibi yetişiyor.
* * *
HASTANENİN yanına bir otel yapmak çok mu zor?
GAP'ı yapan Türkiye "bu kadarcık şeyi" mi yapamayacak?
Prof. Yüksel Bozer "Hacettepe'nin yanına otel yapacağım" demişti.
Sahi, ne oldu o iş?
Telefonu çevirdik, karşımızda Ankara...
Dedik ki "Yüksel Hoca ile konuşmak istiyoruz... Şu hastane otelini soracaktık."
Dediler ki "hiç sorma."
- Niçin?
- Hocayı canından bezdirdiler... Hocayı kızdırıp, küstürdüler... Hocayı bu işe girdiğine, gireceğine pişman ettiler.
* * *
HASTANE otelinin odasındayız...
Dubai televizyonunda "göbek havası" var. (Evet, Dubai kanalı da mevcut.)
Bu sırada bir helikopter sesi...
Hemen pencereye koşuyoruz.
Hastanenin binalarının birinin üzerinden helikopter havalanıyor.
Sabah ilk işimiz "geceyarısı kalkan helikopter" olayını araştırmak.
* * *
YAKIN kentlerden birinde, bir Amerikalının durumu kötüleşmiş.
Hemen Cleveland'a telefon edilmiş:
- Hasta ağır... Sabaha çıkmayabilir... Organını bağışlamıştı. Haberiniz olsun.
Cleveland'dan bir "sağlık ekibi" helikopterle oraya gitmiş.
Kalp dahil, sağlam organlar alınmış, getirilmiş.
* * *
TELEFONU çevirdik, karşımızda Ankara...
"Hocam" dedik:
- Böyle oldu, böyle oldu.
Ve sorduk:
- Bizde neden olmuyor? Çok mu zor?
Hoca, yirmi yılını "organ nakline" vermiş bir doktor.
Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal.
Dedi ki "zor değil, ama bu bir kültür meselesi."
- Yani?
- Bir genç geldi. Trafik kazası geçirmiş. Kurtarmak için canımızı, dişimize taktık. Ağır yaralanmıştı, kurtaramadık.
- Sonra?
- Bu gencin babası "doktor, siz elinizden geleni yaptınız. Takdir böyleymiş. Eğer başkasının işine yarayacaksa, ölen oğlumun organlarını alın" dedi.
- Sonra?
- Bir karaciğer, iki böbrek ve iki göz aldık. Aynı anda "birkaç kişi" sağlığına kavuştu.
- Çok güzel.
- Güzel olmasına güzel de, oğlunun organlarını alabileceğimizi söyleyen adam "kendi halinde... Fakir... Köylü biri."
- Yani?
- Ülkemizin seçkinleri, zenginleri, makam mevki sahipleri organ bağışlama konusunda çok duyarsızlar... Fakir, fukara, gecekonduda oturan daha duyarlı.
* * *
THE Cleveland Clinic'te bir doktor, kaç para alır?
Dediler ki "yeteneğine göre" değişir.
Yılda yüz bin dolar alan da var, bir milyon dolar alan da...
Yine hemen telefonu çevirdik.
Karşımızda Ankara Numune Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Osman Müftüoğlu:
- Hoca, "burada" doktora, yeteneğine göre, başarısına göre maaş veriyorlar. Biz de böyle yapsak...
- Benim yaramı deştiniz... 42 tane klinik şefim var. 42'si de aynı maaşı alır... Ah şu personel rejimi yok mu?
Evet ah şu "doktorunu geçim derdine düşüren personel rejimi..."
"Cleveland macerası"
sürecek.