Yazarlar İki uzun uzun komik

İki uzun uzun komik

05.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İki uzun uzun komik

İki uzun uzun komik


       Boyları denkti galiba.
       Yüzlerinin de benzediğini ölüm fark ettirdi. Zaten ölüm belki de herkesin yüzünü aynılaştırıyor.

       . . .

       Walter Matthau ölünce, fotoğraflarına bakarken ilk kez, daha önceleri Fransız Fernandel'e benzetilen "bizimki"ni ne kadar andırdığını düşünmüştüm ki, hemen ardından o da...
       Ukraynalı göçmen bir babanın üç yaşında terk ettiği "sokak çocuğu" Walter Matuschanskayasky sokaktan, gazoz sattığı tiyatronun sahnesine çıkmış, oradan da sinemanın "salon komedyeni" olmuştu.
       Kemal Sunal'ı da önceleri "sokağın salonu" sayılabilecek, Sıraselviler'in Zeki - Metin'li Devekuşu Kabare'sinde bulmuştuk. Oradan sokağa çıktı.
       Ölüm kesişen kader ise ve yüzleri benzetiyorsa dahi, bir tarafta, daha 1966'da enfarktüs geçirerek Billy Wilder'ın "The Fortune Cookie" filminin çekimlerini erteleten, üç paket sigaralı, her türlü kumarlı hayatı bırakmazsa öleceği söylene söylene, 79'u bulan bir "uzun adamın uzun hayatı" var...
       Bir tarafta da, her filmi her gün birkaç kanalda "uzatılan" bir uzun adamın, yine film peşindeyken biten "kısa hayatı".
       "Güldüren"
adamların kendi iç dünyalarında nasıl fırtınalarla için için hırpalandıklarını bilmiyoruz elbette. Ölüm de inadına "kolay" işte.

       . . .

       Kimsenin, "o kadar saf", evet, "o kadar salako" olmayı düşleyemeyeceği denli "karşı kahraman Şaban", her gün saf ve salak yerine konulan bir toplumun tesellisi, avuntusu, küfrü oldu.
       Saf ve salakların da, filmdeki gibi, bir "mutlu son"u, bir zaferi olabileceğine dair bir umut ve cesareti kışkırtmasa da...
       Hayat, hepimizi; birbirimizi saf ve salak yerine koyduğumuz ölçüde, "uyanık" ve iş bilir olmalara dürtse, itekleyip dursa da.

       . . .

       Kimimizin, "estetik" bayağılıklarımızla hiç yüzleşmeden, sadece "halkın bayağılaştırılması"nın aracı yahut "kitlenin bayalığına layık" gördüğümüz bu kısa hayatlı uzun, asık suratlı komik adam, belki de "bayağılığın estetiği"ni oynayıp durdu.
       Oynadı ve işte bitti.
       Kendisini tükettirirken, kitle kültürünün iştahlı yamyamı televizyon onu iradesinin de dışında tüketip dururken, tükeniyormuş demek ki.
       "Palyaço" öldü; sirkimiz vahşi hayvanların gösterileriyle devam ediyor!
      


Yazara E-Posta: umur.talu@milliyet.com.tr