Yazarlar İkisi de "raf"ta..

İkisi de "raf"ta..

31.05.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

İkisi de "raf"ta..

İkisi de rafta..

Altan Öymen
LÜKSEMBURG

RİZE milletvekili Şevki Yılmaz'ın son ortaya çıkan marifetini Lüksemburg'da öğrendik. Burada, TBMM'de grubu olan partilerden 12 Türk milletvekili, NATO Asamblesi'nin komisyon toplantılarına katılıyoruz. Siyasal komisyonda biz, Türkiye'yle ilgili malum çelişki üzerinde duruyoruz. NATO'ya yeni girecek ülkelerin Avrupa Birliği üyeliğine aday olarak kabul edilmesine karşın, Türkiye'nin o süreçten dışlanmasındaki haksızlığı anlatıyoruz. Başka arkadaşlar, öteki komisyonlarda, Türk ordusunun Kuzey Irak operasyonunu suçlayan Avrupalı parlamenterlere cevap veriyorlar. Kısacası, aklımız fikrimiz, ülkemizle ilgili dış sorunlara kilitlenmiş.. İşte tam bu sırada fakslardan, Şevki Yılmaz'ın, Türkiye'nin tüm temel kurumlarına yağdırdığı hakaretlerle ilgili metinler geliyor.
Ayrı ayrı komisyonlarda bu faksları gören Türk milletvekilleri de bir araya geliyor. Heyetimizdeki - RP Genel Sekreteri - Oğuzhan Asiltürk'e soruyoruz. Ne diyor bu konuşma için?
Şöyle diyor:
- "Bu çeşit konuşmaları hiç kimse hoş karşılamaz. Kaldı ki, Refah Partisi olarak biz çok daha hassasız. Yapıldığı söylenen konuşmayı tümüyle reddediyor ve kınıyorum."
Peki, kınıyor da, o konuşmayı yapan zatın hakaretleri ne olacak? Yanına kar mı kalacak?
Bu konu üzerinde, milletvekilleri arasında uzun bir tartışma başlıyor ki, anlatması bu sütuna sığmaz. Biz burada onu bırakıp, işin pratik yanına bakalım:
* * *
BU gibi hakaret suçları dahil, herhangi bir suç işleyen milletvekili hakkında ceza soruşturması açılabilmesi, malum, savcılıkların gönderecekleri fezleke üzerine, Meclis'in kararına bağlı. Meclis kararıyla dokunulmazlıkları kaldırılmadıkça, bu yola gidilemez. Sadece, o hakarete muhatap olanların açacağı tazminat davaları işletilebilir. Fakat o davaların kazanılması halinde de, mahkeme kararının yerine getirilmesi kolay değildir. Örneğin, karar verilen tazminatın ödenmemesi halinde, icra işlemlerinin yürütülmesini, milletvekili, dokunulmazlığına dayanarak güçleştirebilir.
Yani: Bu ve benzeri fiillerin hesabının görülmesi için, bunu yapan milletvekilinin dokunulmazlığının Meclis kararıyla kaldırılmasından başka çare yok. Ama, işte, sorun asıl buradadır. Bu çarenin önünde, şimdi, aşılması daha da güçleşmiş olan bir engel vardır.
Anayasa'mıza göre, bu konudaki savcılık fezlekeleri, Meclis'in Anayasa ve Adalet Komisyonları'ndan kurulu karma komisyonunda görüşülüyor. Bu komisyon, bu yasama döneminin başından beri biriken 60 küsur dokunulmazlık fezlekesi üzerinde çalışmaya ancak birbuçuk ay önce başlayabilmiş, başladıktan sonra da - özetle - şöyle bir karar almıştır:
"Meclis gündeminde, dokunulmazlık konusunda genel bir Anayasa değişikliği önerisi vardır. Önce o öneri görüşülsün. Bakalım ne olacak, onu görelim. Önümüzdeki dosyalar hakkında ondan sonra karar veririz."
Bu, bu işin bilinmeyen bir tarihe bırakılması demektir. Evet, Meclis gündeminde dokunulmazlıkların genel olarak sınırlandırılmasını öngören ve dört partiden 292 milletvekili tarafından imzalanmış olan bir Anayasa değişikliği önerisi vardır. Bu görüşülüp kabul edilirse, belirli suçları işlediği öne sürülen milletvekilleri hakkındaki dosyaların doğrudan doğruya adli mercilerce soruşturulması mümkün olacaktır. Fakat bu öneri, haftalardan beri gündemde olduğu halde, Meclis'teki sayıları müsait olan partiler, bunu ele almaya bir türlü yanaşmamaktadır. Refah Partisi, buna zaten karşıdır. DYP ve ANAP ise, öneriyi imzaladıkları halde, buna "şimdilik dursun" diye bakmaktadırlar.
Özetle: Tek tek dokunulmazlık dosyalarının görüşülmesi, bu "genel öneri" gerekçe gösterilerek, rafa kaldırılmıştır. O "genel öneri" ise, "şimdilik dursun" denildiği için, zaten "raf"ta bulunmaktadır. Bu durum böyle devam ettiği sürece de, sadece Şevki Yılmaz'ın söyledikleri değil, herhangi bir suça karışmış olan her milletvekilinin yaptığı yanına kar kalacaktır.


Yazara Email a.oymen@milliyet.com.tr