Bugün Irak’taki kavga, ön planda Suriye ve Irak Türkmenlerini vuracaktır. Maalesef Türkiye’nin ne mazide ne de bugün bu gruplar için aldığı bir tedbir söz konusudur
Suriye ve Irak Türkmenlerinin sayısını çok kişi bilmez. Bir tarihte kendisi de Kerküklü olan İhsan Doğramacı Hoca’nın, Amerikan elçilik müsteşarına bölgenin nüfusunu sorduğunu ve “Kuzey Irak’ta 1 milyon Türkmen var” gibi bir cevap yüzünden “Sen bu işi bilmezsin, git öğren” dediğini hatırlıyorum.
Suriye’de 1.5 milyon Türkmen, Irak’ta 2 milyonu aşkın Türkmen kaderine terk edilmiştir. Bunların içinde Şii olanlar vardır. Lafını etmek bile çok münasebetsizdir
çünkü Türkmenlerin etnik kültürü içinde bu mezhebin etkin bir dokusu yoktur. Türkiye Oğuz boyundan yani Türkiye ve Azerbaycan aşiretlerinin de dahil olduğu gruptan
bu azınlıklarımızın haklarını korumakla mükelleftir. Binaenaleyh Suriye ve Irak politikalarımızda ön planda bu kitleleri gözetmek ve bunlara karşı olan grupları desteklemekten kaçınmak gerekir. Irak’ta Türkmenlerin Şii olanları üzerindeki
IŞİD politikası bu nedenle tasvip edilemez.
Fatihlerin izlediği yol
Suriye ve Irak Türkmenleri miladın 12’nci asrından beri bu bölgelerde yoğun olarak yerleşmişlerdir. Zira Selçukilerin asıl hedefi Bizans’ın orta ve batı bölgeleri değildi. Malazgirt’ten sonra yöneldikleri asıl bölge Mezopotamya, Suriye, Filistin ve ana hedef Mısır’dı. Doğudan gelen fatihlerin izlediği yol budur. Son hedefte muvaffak olamadılar çünkü Memluklar vardı. Onları ancak 16’ncı asırda Yavuz Sultan Selim Han mağlup etmiştir.
Türkmenler genellikle “Berdeli ağzı” dediğimiz bizim Urfa, Halfeti bölgesindeki şiveyi andıran bir Türkçe konuşurlar. Irak bölgesindeki Türkçe ise daha çok Güney Azerbaycan şivesini andırır. Bu çevrede edebiyatımızda klasikleşen en muhteşem sima ise Fuzuli’dir. Bugün Irak’ın içine düştüğü, görünüşte Şii-Sünni çatışmasıyla izah edilen kavga ise ön planda Suriye ve Irak Türkmenlerini vuracaktır. Maalesef Türkiye’nin ne mazide ne de bugün bu gruplar için aldığı bir tedbir söz konusudur. Eğer yakın muhtemel sığınmacılar için tedbirler ve konuşlanma tesisleri hazırlanıyor ise gönülden özür dilemeye hazırız. Ama emare yoktur.
Şiddet renkliliği zedeledi
Bugün Musul vilayeti, sekiz asırdan beri Türk dilinin ve Türk grupların yer aldığı bir coğrafyadır. Buranın ne Araplığı ne Kürtlüğü ne de Müslümanlığının tek başına başat bir unsur olduğunu söylemek zordur. Ortadoğu’da 2 bin seneden beri görülen bütün dinler ve mezhepler buradadır. Konuşulan dillerin sayısı daha azdır. Türkçe en çok konuşulanlardandır.
Uzmanlar Musul’un niteliğini Musulluluğa dayandırarak verirler. Musul, Yezidilik gibi çok ilginç bir inanışın Laleş’te bulunmasından, Süryani ve Keldani kiliselerinin en önemli merkezlerinin Musul vilayetinde, Sünnilik ve Şiilik bir yana birçok Müslüman tarikatlarının da yakın tarihe dek bu bölgede inkişaf etmesine kadar silinemez bir renkliliği bünyesinde bulundurur. Dört asırlık Osmanlı hâkimiyeti boyunca ayrı bir eyalet olarak idare edilmiştir. Irak’ı oluşturan diğer iki eyalet ise Bağdat ve Basra’ydı. Yezidiler gibi gene Kürtlerin dahil olduğu Nasturi Hıristiyan mezhebin mensupları ise bu bölgede 1960’lara kadar görüldü. Şimdi onların en kalabalık temsilcilerine Paris, Stockholm, Berlin ve Amerika’da rastlarsınız.
Ortadoğu’nun bu bölümünde dört asırlık Osmanlı yönetimi hariç, hep şiddet vardı. Bu şiddet bu bölgenin renkliliğini hep zedeledi. Ama bölge her zaman renkli kaldı. Çünkü doğası homojen, tekdüze bir milli devlet oluşmasına manidir. Hiçbir dil ve hiçbir milliyet bu tekdüzeliği orada kuramaz. Bunu sakinleri kadar çevredeki milletlerin de düstur edinmelerinde büyük fayda vardır.
Şahsımı hedef alan imalarda bulunuyorlar
Bir nokta da tembihimdir; bazı sütun yazarları ve sosyal medyadaki bazı çok bilmişler şahsımı hedef alan imalarda bulunuyorlar. Böyle zahmetlere girişmeyiniz. Ak Parti adaylarının karşısına çıkacak adaylar belli, ben değilim. İsmimden söz eden gençler sağ olsunlar
10-20 yıl sonraki Türkiye’yi ve zihniyetini
temsil ediyorlar. Bugünkü Türkiye tarihi bakımdan çizilen yolunu yaşamak zorunda.
Bir tek şeyin üzerinde ısrarla durmalıyım. Seçime bir ay kalmış, hükümet partisi halen (bu yazı 26 Haziran’da yazılmıştır) adayını resmen açıklamadı. Bu hoş bir görünüm değil. Taraftarların ise çıkan adaylara veya hiç ortaya çıkmadığı halde birtakım başka isimlere saldırma biçimleri çok çirkin ve görgüsüzcedir. Herhalde bir yerde seçim varsa, sadece sizin beğendiğiniz adam veya henüz anlaşamadığı dava arkadaşlarından birisi aday olacak değildir. Lütfen memleketin birtakım okumuş yazmış evlatlarını kaba bir üslup ve düzeysiz medya oyunlarıyla durduk yerde rahatsız etmekten vazgeçin.