Ayser’in hayatı bana her zaman çok sıra dışı gelmiştir. Sadece yaşadıkları değil, olaylara yaklaşımı da… Neticede ben, evine roketatarlı saldırı düzenlenen, üzerine de kalaşnikoflarla taranan biri değilim.

Ayser Özbulut benim için yılların dostu… Onu tanıdığımda Bodrum Jandarma Komutanı’nın eşi ve bir hastanenin de anestezi teknisyeniydi. Doğu ve Güneydoğu görevlerinde yaşadıklarını sanki dünyanın en normal olaylarıymış gibi anlatırken soğukkanlılığını, sevgisini, şefkatini, adalet anlayışını ve bir gün her şeyin güzel olacağına olan inancını hayranlıkla izlerdim.

Haberin Devamı

Birkaç yıl evvel anılarını yazmaya başladığında onu yürekten destekledim. Ancak ne yalan söyleyeyim, bu kadarını ben bile beklemiyordum.

Ayser sözünü sakınmayan biridir. Kitapta da sakınmamış. Ne yaşadıysa ne hissettiyse, eksiği var fazlası yok şeklinde anlatmış.

Tabuta verilecek evlat

“Benim tabuta verecek kızım yok” sözleriyle evliliğine karşı çıkan babasından tutun da, gencecik çocuklarını davulla zurnayla askere uğurlayıp sonra da tabutlarını almaya gelen babalara kadar…

Zaman zaman boğazınızı düğümleyen bir kitap ‘Boğazımdaki Yumrular’ ama hiç magazini yok mu bu işin? Pek tabii var.

Evini askerlere temizleten komutan eşi mi istersiniz yoksa eşi alay komutanı olunca kendisini de eşlerin komutanı oldu sananını mı…

Ayser Özbulut’un ‘Boğazımdaki Yumrular’ adlı anı kitabı geçen hafta Ceres yayınlarından çıktı.

ADALARIN KEYFİ YERİNDE
Mini bir grup, Yunan Adaları’nda mini bir tatil yaptık. Pek tabii yolda bolca “Seni almaya geliyoruz Yunanistan” ve “Bize kucak aç komşu” geyikleri de döndü.
O kucak çoktan açılmış zaten. Basbayağı, Türkler, Yunan Adaları’na demir atmış. Türkle karşılaşınca Türkçe konuşuyor artık Yunanlar.
Şirin mi şirin Leros’un gözde restoranı Bourtzi’de müzik yapan grup bizi görünce, “Veresiye vere vere kalmadı kalmadı, Allah canımı almadı almadı” diye şarkıya girmesin mi…
Ekonomik krizle boğuşan ülkenin, komşusuna dert yanar gibi bu şarkıyı söylemesi biraz iç burkucu olsa da, her durumda hayattan zevk alan ve eğlenen komşularımızın Türklerin yanında, rakıyı da baştacı yaptıklarını görmek, kendimi onlara daha da yakın hissetmemi sağladı. Yunanların meşhur içkileri uzonun yanında artık her yerde rakı da var.
(Dostlar, baklava ve Türk kahvesi de bizim, ona göre)
BEŞ KAT ARTIŞ
Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu, “2005 yılında Yunanistan’a giden Türklerin sayısı sadece 141 bin iken; 2014’te bu rakam, beş kat artarak 741 bine ulaştı. Dolayısıyla Yunan Adaları, hem yerli turist hem de benzer içkiyi tüketen Yunanları göz önüne aldığımızda bizim için çok önemli bir pazar” dedi ve ekledi:
“Yunan Adaları’nda bulunduğumuz noktaları bir yıl içerisinde ikiye katlayarak, gelen turistleri rakı ile karşılıyoruz.” Ama ne öncelik…
İçki fotoğrafı koymak yasak diye burada göremiyorsunuz da, benim gözlerim o İngilizleri ellerinde rakı kadehiyle gördü…
Keşke görmeseydim
Bu gözler, yasak olmamasına rağmen içimden fotoğraf çekmenin gelmediği bir olay daha gördü. Biz Kalymnos açıklarında teknede lay lay lom güneşlenirken bir sahil güvenlik botu yanaştı. Pür dikkat kesildik…
Arkada iki sahil güvenlikçi, önde de dört mülteci… Güneşin altında oturtmuşlar botun önüne adamları, öyle kurban gibi… Sahilleri gezerek birer birer mülteci topluyorlar… O an, o mültecilerin gözünden bakarak kendimi gördüm, kendimden nefret ettim...

Haberin Devamı