Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Böyle durumlara kaderin garip cilvesi derler.. Kaderin oyunu da diyebiliriz..
Neyi mi?
İzah edeyim..
İktidardaki partiyi nasıl tanımlarsanız tanımlayın.. Sosyolojik gerçek şudur.. Kurulucuları da, o çatı altında siyaset yapanlar da, hatta oy verenlerin ezici çoğunluğu da kendisini dindar olarak tanımlar..
İktidarın her kademedeki yöneticisi, meramını genelde İslam’ı referans göstererek anlatır..
Ayetlere atıf boldur..
Meseleleri açıklarken ayetlere başvurmak gelenekleridir..
En büyük kaynak Kuran’dır..
Kuran’ın da özü haktır, adalettir..
Adalet konusuna çok sayıda ayette yer verilmiştir.. Mesela bir ayette denilmiştir ki;
“Ey inananlar, Allah için daima adaleti tam yerine getirin ve tanıklığı o yolda yapın, hatta kendi aleyhinize, yahut anayla babanın ve yakınlarının aleyhine bile olsa.” (Nisa 135)
*
Kadrosu ‘dindarlardan’ oluşan, ‘adalet sözcüğünü dilenden eksik etmeyen’ iktidarın 11’inci yılında gündemin bir numaralı maddesi ne?
Adalet..
Kaderin garip cilvesi demem bundan.. Dindar nesil yetiştirmeye soyunan, dindarlığı konusunda en küçük bir kuşku dahi duyulmayan iktidarın yönettiği ülke, adaleti arar hale geldi...
Sadece yönetilenler değil..
İşin garibi yönetenler de arıyor..
Başbakan da şikâyetçi.. Başbakan yardımcısı; ‘adaleti aradıklarını’ resmen açıkladı..
Henüz bulmuş değiller!..
Anayasa Mahkemesi Başkanı; mağdur ve mazlum bir kitlenin oluştuğuna dikkati çekti..
*
Adaleti bulmak için sempozyumlar düzenleniyor, paneller yapılıyor.. AİHM’den örnekler veriliyor, makaleler yazılıyor, uyarılar yapılıyor..
Ama adalet bir türlü gelmiyor..
Küstürdük mü dersiniz?
Bir daha hiç gelmez mi?

Haberin Devamı

Yüksek yargının kaygısı otoriterleşen Türkiye

Şunu artık kabul edelim.. İfade özgürlüğünün alanı giderek daralıyor.. Türkiye giderek otoriterleşiyor..
Hayır, hayır ben söylemiyorum.. Ben yıllar önce söyledim.. 2007 yılında gidişatın adını koydum; ‘Putinleşme’ dedim..
Anlayacağınız; otoriterleşme yeni bir gelişme değil.. Yeni olan, bunun yüksek yargı tarafından telaffuz edilmesi..
İfade özgürlüğüne yapılan baskıya işaret edilmesi..
Mesela, Yargıtay Başkanı “Bir devletin otoriterleşme eğilimleri ilk önce ifade özgürlüğünde kendini gösterir ‘ dedi..
İfade özgürlüğünde sıkıntı var mı? Alanı daraltıldı mı?
Yargıtay Başkanı’nın yanıtı şöyle; ‘AİHM’ye giden dava dosyalarının sayısı dikkate alındığında, bir ifade özgürlüğü sorunumuzun olduğu açıktır...’
Geçelim Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaklaşımına.. Onun da dediği şu:
‘Güvenlik ve özgürlükler arasındaki dengenin evrensel ölçülere uydurulamaması, sorunların büyüyerek ötelenmesine neden olmaktadır.’
‘Ölçüsüzlüklerin sebep olduğu hak ihlalleri, direnme hakkının meşru zeminini oluşturmakta.’
Gelelim can alıcı yerine..
İfade özgürlüğünün alanı nasıl daraltılıyor?
Anayasa Mahkemesi Başkanı’na göre; ‘Kamu görevlilerinin sahip olduğu takdir hakkının bilinçli veya bilinçsiz kötüye kullanılması ya da önyargıların, çıkar hesaplarının, keyfi yorumların sebep olduğu olumsuzluklarla’..

Haberin Devamı

Misyon medyasının özür borcu yok mu?

Haberin Devamı

Önce neden özür borçları olduğunu söyleyeyim, sonra kimden dilemeleri gerektiğine gireriz..
Yıllardır otoriterleşmeye dikkat çekenlere..
Kamunun takdir hakkını kötüye kullanmasını eleştirenlere..
Keyfi yorum ve uygulamalara karşı koyanlara linç kampanyası düzenlendi..
Hain muamelesi çekildi.. Maksat arandı..
*
Bazıları dile getirdiği için işinden gücünden oldu tabii, kalem oynattığı köşesinden.. Mağdur oldular.. Mazlum oldular..
Çok değil, üzerinden bir iki yıl geçti, bu kez aynı ifadeleri benzer tonda yüksek mahkemeler dile getirmeye başladı.. Kamudaki otoriterleşmeye çare aranmaya başlandı..
Misyon medyası şaşkın.. Çünkü dün aynı sözleri söyleyenleri linç ediyorlardı, bugün ‘bizden’ dedikleri kişilerden duyuyorlar..
Suskunlar..
Belki de eski günahlarını hatırladıkları için suskunlar!..
*
Kimden mi özür dilemeliler?
Kurdukları medya derneğinin arşivinde linç ayinine katıldıkları kişilerin geniş bir listesi vardır..
Onlardan..