Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir hafta arayla birbirine benzeyen iki kente gitmem çok hoş oldu..
Denizle kucaklaşan iki kentte.. Denizle yaşayan iki kentte..
Benzer yanlarını söyleyeyim..
İkisi de dingin.. İkisi de huzur verici.. Deniz var, güneş var..
Cahit Külebi şöyle anlatmış...
İzmir’in denizi kız
Kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar
Bercelona da aynı.. Tabii ki bir farkla.. Önemli bir farkla..
İzmir’de denizi seyrediyorsun, Bercelona’da giriyorsun.. Sahil boydan boya kumsal.. Denizle kara öpüşüyor.. Araya set çekilmemiş, beton dökülmemiş.. Kentin içinden denize giriliyor..
İzmir’de sadece bakıyorsun..
*
Bir başka fark daha var.. İzmir’in Gaudi’si yok..
Olmadığı gibi üstüne üstlük İzmir’in tarihini yakmışlar, kül etmişler.. 1922’deki büyük yangından söz ediyorum.. Kimin yıktığı hala tartışılıyor!..
Bercelona şanslı.. Kataran mimar Gaudi öyle eserler bırakmış ki, kente kimlik vermiş.. Eserlerinin

BARCELONA’DAN İZMİR’E...
sekizi UNESCO dünya mirası listesine alındı.. Görmek için milyonlarca insan akın ediyor...
Hele La Sagrada Familia’nın önündeki kuyruk hiç bitmiyor.. Gaudi, 20. yüzyıla damgasını vuracak bir katedral planlamış, tramvay kazasında ölünce bir yüzü yarım kalmış.. 1926 yılından beri bekliyor..
Bu sebeple bitmeyen kilise de deniliyor..
Kent bir Gaudi daha çıkarırsa tamamlanacak..
Hedef 2030’muş!
*
İkisi de deniz kenti ama Barcelona ile İzmir arasında bir fark daha var.. Birinde deniz ürünleri bol ve ucuz, diğerinde yok denecek kadar az..
Olanlar da ithal..
Kristof Kolomb heykelinin önünden başlayarak yukarı doğru çıkan La Rambla caddesinin üzerinde balıkçılar pazarı var..
La Baqueria diyorlar.. Nasıl tarif edeyim.. Beyoğlu’ndaki balık pazarı gibi.. Yüz kat büyüğü tabii..
Meyveler, sebzeler, deniz ürünleri.. Doğranmış meyve kaseleri hazırlamışlar.. Dolaşırken tadına bak.. Nefsini körelt.. Balıkçıların önünde minik minik masalar var..
Dört kişi oturduk; yediklerimizi sayıyorum..
Ahtapot, kum midyesi, istiridye, mürekkepbalığı, kalamar, karides, deniz tarağı, kuşkonmaz..
İki şişe de şarap içtik.. 140 euro hesap geldi.. Adam başı 80 lira..
Boğaz’ı geçtim onlar uçmuş!..
İzmir Kordon’daki hangi balıkçıdan bu fiyatla çıkılır.. Bunları yemenize gerek yok bir iki meze söyleyin, küçük bir balık yeter!..
Yeri gelmişken Konak Pier, La Baqueria gibi olabilirmiş.. AVM yapmışlar hoş olmamış.. O güzelim yeri harcamışlar.. Ayakkabıcı, saatçi dükkanı gitmemiş.. Cafeler, barlar, balıkçılar yakışırmış..
*
La Rambla caddesinden de söz edeyim.. 2.5 kilometre uzunluğunda iki yanından tek şeritli araç yolu var.. Ortası trafiğe kapalı..
Cafeler, hediyelik eşya satanlar, canlı heykeller..
Beyoğlu gibi diyeceğim ama değil.. Beyoğlu’nda sokağa sandalye koymak bile yasak.. Bırakın ana caddeyi yan sokaklarda bile.. Hayat duvarların arkasında geçsin istiyorlar..
*
BARCELONA’DAN İZMİR’E...
Cuma, cumartesi günü Kordon şahaneydi.. Hava mis gibi, yazın ilk günü sanki.. Neredeyse bütün İzmir oradaydı.. Kordon’da onlarca cafe var, balıkçılar peş peşe.. Öğle saatlerinde dolmaya başladı.. Kimi kahvesini yudumluyor, kimi çayını içiyor, kimi birasını..
Kimileri de çimlerin üzerine yayılmış, ilk güneşin tadını çıkarıyordu..
Genç yaşlı, kadın erkek bir arada.. Kimse kimseye bakmıyor, kimse kimseye karışmıyor..
İzmir’i Avrupa kenti yapan da bu..
Kordon’da güneşi uğurlamak ayrı bir ritüel.. İzmir ne de olsa güneşi denize batıran kent.. Seyrine doyum olmuyor..
İnsanın stresini alıyor.. İnsanın ömrünü uzatıyor..
İyi pazarlar..