Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan 580 gün sonra Uludereli altı aile ile buluştu.. Görüşmenin medyaya yansıyan flaşı şuydu; ‘emri ben vermedim.’
Yeni Şafak’tan Hilal Kaplan’ın aktardığına göre Başbakan’a bu açıklamayı yaptıran bir Uluderelinin sözleriymiş..
“Böyle operasyon talimatını ancak Başbakan verebilir diye düşünüyorum deyince Başbakan ‘hayır talimatı ben vermedim’” diye karşılık vermiş..
Peki talimatı kim vermiş?..
Türkiye 1.5 yıldır bu sorunun peşinde koşturuyor..
İnanç şu; talimatı Başbakan vermedi ama kimin verdiğini biliyor..
*
Meclis komisyon kurdu; sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır.. Komisyon, Uludere’yi aydınlatmak için değil sanki karanlığa boğmak için kurulmuştu..
Diyarbakır’daki özel yetkili savcı da soruşturma açmıştı.. Gizlilik kararıyla 1.5 yıl soruşturdu.. Bütün bilgi ve belgelerin kendisinde olduğunu, başka birime (meclis komisyonuna) verilemeyeceğini ilan etti..
Bütün bu afra tafranın sonunda ne olduğunu biliyorsunuz..
Özel yetkili savcı görevsizlik kararı aldı, dosyayı askerlere gönderdi..
Ne çabuk unutuldu!.
*
Gelelim meselenin başka boyutuna.. Karalamayı, yaftalamayı, iftira atmayı meslek edinenlere..
Başbakan’la yapılan görüşmede bombalama sırasında ortanca oğlunu yitiren baba Sadık Alma da varmış..
Gerisini Hilal Kaplan’dan okuyalım..
“Başbakan’a olay sırasında iki oğlunun askerde olduğunu, oğlunun eve harçlık getirmek için kaçağa gitmek zorunda kaldığını söylemiş. Basınınsa kendisini PKK’lı gibi yansıttığından yakınarak, oğullarının fotoğrafını Başbakan’ın önüne koymuş. Odada uzun bir sessizlik olmuş. Bombalamada kardeşini yitiren Veli Encü o anı şöyle anlatıyor:
Sessizlik oldu. Başbakan sadece sustu. Başbakan’ı üzüntüsünü dile getirirken inandırıcı buldum.”
(29 Temmuz- Yeni Şafak)
*
Makarayı geriye saralım.. 1.5 yıl öncesine dönelim.. Savaş uçaklarından atılan bombalarla ölen gençleri PKK’lıymış gibi göstermeye çalışan kimlerdi?
Ölenlerin içinden örgüt çıkarmaya çalışanlar..
Arşiv orada.. Hükümet adamlarının imalı demeçleri duruyor..
İktidar yanlısı gazetelerin sözde haberleri.. Kurmaca yayınları..
Bi hak ettiler demedikleri kalmıştı..
O fotoğrafları görünce, Başbakan sadece susmuş.. Karalama kampanyası yapanların yüzü kızarmış mıdır?
Nerde!..

Haberin Devamı

Otoriter devlete bir adım daha!..
İktidar ‘otoriterleşme’den söz edilmesinden rahatsız oluyor..
Şiddetle reddediyor..
Kasıt arıyor.. Arıyor ama o kadar!.
2005 yılında ‘gizli tanık’ kavramı yasaya girdi.. Uygulamada gördük ki; gizli tanık akan suları durduruyor.. Belge, bilgi, açık tanık beş para etmiyor..
Gizli tanık ne derse doğru kabul edildi.. Çok kişinin canı yandı..
(Biliyorsunuz bir kısmı deşifre oldu.. İçlerinde uyuşturucudan, dolandırıcılıktan hapse düşenler vardı; aralarından terörist bile çıktı)
*
Sadece gizli tanık ifadesini dikkate almak ‘otoriterleşme’ demekti.. Şimdi bir adım ötesine geçiyoruz..
Gizli tanıktan sonra gizli kutu uygulaması başlıyor.. Polis mahallelere ihbar kutuları koyacakmış.. Şikayet etmen, birilerini gammazlaman için adını yazman gerekmiyor..
Gizli kutu..
Komşunun komşusunu ihbar etmesi isteniyor.. Mesela; ‘üst kata acayip kılıklı adamlar girip çıkıyor’ diye yaz at kutuya..
Alsın başına belayı!..
Hoş geldin totaliter rejim.. Hoş geldin evin içini gözleyen devlet anlayışı..
*
Diyelim ki; bir yürüyüşe bir protestoya katıldınız.. Üç gün sonra polis gözaltına aldı, savcının karşısına çıkardı..
Suçunuz ne? Bilmem ne terör örgütünün üyesi olmak..
Kim söylüyor?
İhbar kutusu..
İddia sahibi kim?
Gizli!.. Kutudan çıkan mektup..