Başbakan’ın Barolar Birliği Başkanı’na gösterdiği tepki nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağının işareti de diyebiliriz..
Başbakan Cumhurbaşkanı olursa..
Bundan böyle, bu tür toplantılar da bu tür konuşmalar yapılamayacaktır..
Bundan böyle ,bu tür toplantılarda icranın faaliyetleri eleştirilemeyecektir.. Çünkü Cumhurbaşkanı aynı zamanda icranın başı görevini de üstlenecektir..
Bundan böyle, bu tür toplantılarda bu tür konuşmalar yapmak Devlet Bakanı’na hakaret sayılacaktır..
Devlet erkanına saygısızlık kabul edilecektir..
Bundan böyle, Cumhurbaşkanı’nın katıldığı bu tür toplantılarda sadece Cumhurbaşkanı konuşacaktır..
Bundan böyle, ne olur ne olmaz diye bu tür toplantılarda ev sahibinin konuşmasına bile izin verilmeyecektir.. (Haşim Kılıç sendromu)
Belki de bundan böyle, bu tür kutlamalar (kuruluş yıldönümü) yapılmayacaktır..
Yeni dönemin işaretleri bunlardır..
*
Gelelim manşetlere taşınan olaya..
Feyzioğlu’nun konuşmasına Başbakan’ın müdahale etmesi başlı başına demokrasi ayıbı..
Sözleri sert de olsa (ki sert değil )
Edipsiz de olsa (ki edipsiz değil, hakaret içermiyor)
Saldırgan da olsa (ki saldırgan değil)
Kabul edilemez de olsa (ki kabul edilemez değil)
Yine de Başbakan’ın tepki göstermeye, salonu terk etmeye hakkı yoktur..
*
Barolar Birliği Başkanı’nın konuşacağını bildiği halde o salonda yerini aldıysa sonuna kadar dinleyecekti..
Tepki göstermesin mi?
Göstersin tabii.. Konuşmalar bittikten sonra..
Siyasi diye eleştirebilir..
Söyledikleri yalan diye öfkelenebilir..
Oturduğu yerden müdahale etmesi, ‘edepsizlik yapıyorsun yeter artık’ diye bağırması tahammülsüzlük göstergesidir..
Demokrasiyle bağdaşmaz.. Otoriter rejim üslubudur..
Cumhurbaşkanı Gül’ün öfkelenen Başbakan’ı sakinleştirmeye çalışmasının nedeni de budur..
*
Feyzioğlu’nun hiç mi eleştirilecek tarafı yok..
Var tabii..
20 dakika süre verilmişse o süreyi kabul ederek kürsüye çıkmışsan 20 dakika konuşacaksın..
Bilemedin 25 dakika...
20 dakikalık söz alıp bir saat konuşması saygısızlıktı..
Konudan konuya atlaması, Van depremine bile girmesi gereksizdi..
Yersizdi..
*
Bütün bunlar bir yana, Danıştay’daki törende yaşananlar yeni dönemin ipuçlarını verdi..
İstifa etmemesi yasal ama etik değil
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu , ‘Başbakan’ın Köşk adaylığı için istifa etmesine gerek yok’ demiş..
Doğru.. Gerek yok..
Yasayı zaten kendileri hazırladı..
Kimlerin istifa etmesi gerektiğini açık açık yazdılar.. İçine Başbakan’ı koymadılar..
Kuzu şunu da söylemiş..
‘İstifa etmemesinde etik açıdan da bir sakınca yok’
Var..
Etik değil.. Çünkü Başbakan, Başbakan olarak seçime girerse yarış eşit ve adil olmaz..
Bir tarafta, Başbakan, arkasında hükümetin gücü, devletin gücü, bakanlıkların etkinliği..
Öteki tarafta, 20-30 milletvekilinin göstereceği aday..
*
Bir tarafta, ister istemez devletin bütün imkanları seferber..
Öteki tarafta, yardımlarla meydanlara çıkma çabası..
Bir tarafta, ülkenin bütün televizyonları canlı yayında..
Öteki tarafta, beş- on dakikalık yayınlar..
Örnek Yüksek Seçim Kurulu’nun TRT raporu..
TRT, 22 şubat -15 mart tarihleri arasında AKP’ye 13 saat 32 dakika, CHP’ye 45, MHP’ye 42, BDP’ye 2 dakika yer vermiş..
15 Mart-21 Mart arasında ise AKP’ye 17 saat 35 dakika, CHP’ye 1 saat 1 dakika, MHP’ye 1 saat yer vermiş..
Cumhurbaşkanı seçimi farklı olmayacak..
Erdoğan, seçim sürecinde Başbakan olmasının gücünü sonuna kadar kullanacaktır..
Etik değil dememiz bundan..
