ERDOĞAN’LA KILIÇDAROĞLU FARKI
Bayramın birinci günü buralardan uzaklaşacağım demeştim..
Uzaklaştım..
Türkiye’yle ilişkimi tamamen kestim.. Bırakın internetten takibi telefonu da kapattım..
Dört gün başka bir hayattaydım..
Pazar sabahı döndüm, birikmiş gazetelere topluca baktım, o malum çifte standardın ayyuka çıktığını gördüm..
Erdoğan yaparsa ileri demokrasi ayak sesleri kabul edilenler.. Övgü yağdırılan, methiyeler düzülen, görüşme, demeç, gezi vs..
Her şey..
Kılıçdaroğlu yapınca tu kaka oluyor..
* * *
Mesela; Erdoğan Talabani ile buluşunca Irak’a hakim, Ortadoğu’da sözü dinlenen, akıl danışılan lider oluyor..
Kılıçdaroğlu görüşünce apse deniliyor.. CHP’de kavga vesilesi olsun isteniyor..
Vur vur sesleri yükseliyor..
* * *
Mesela; Erdoğan, Ahmet Türk ile görüşünce Kürt sorununun çözümünde tarihi adım kabul ediliyor.. BDP’lilerle selamlaşması bile kutsanıyor.. Açılımın mihenk noktası sayılıyor..
Sorunun çözümü için partilerle işbirliğine açığım yeter ki çözelim şeklindeki sözleri müthiş alkış alıyor..
Seçimde sol blok kuralım diyen BDP’lileri bayram ziyaretinde ağırlayan CHP Genel Sekreteri Batum gazetecilerin sorusu üzerine ‘ülkedeki eşitsizliği giderici bütün parti ve görüşlerle işbirliği yaparız’ deyince yuhalanıyor!..
(Ne diyecekti ki, veya ne demesi bekleniyordu)
Buradan CHP’yi karıştıran esaslı shaker çıkarır mıyız diye kollar sıvanıyor..
* * *
Mesela; Erdoğan Ahmet Kaya’nın şarkılarından dizeler okuyor, övgüyle anıyor.. Türkiye’nin önemli sanatçısı olduğunu söylüyor.. Bunu yaptığı için herkesi kucaklayan lider unvanı alıyor..
Kılıçdaroğlu, Paris’te Ahmet Kaya’yı mezarında ziyaret ettiği için vatan haini damgası yemekten kıl payı kurtuluyor..
* * *
Yeni Türkiye dedikleri galiba böyle bir şey..
Adamına göre muamele..
Veya bizdense alkış, değilse kötek!..
Ankara vizeyi kaldırdı ‘Füze Kalkanı’ kondu
Türkiye’den ayrılmadan önceki en önemli mesele füze kalkanıydı..
İktidar NATO’ya kafa tutacak, ipleri gerecek miydi, yoksa batı ittifakının sağlam bir üyesi gibi mi davranacaktı..
Yani eksen kayacak mıydı, kaymayacak mıydı?
Başbakan; ‘sistemin komitası bizde olmazsa olmaz’ demişti!..
Ortalık gergindi..
Gördüm ki; Lizbon’daki NATO toplantısı tarihi zafer olarak kabul edilmiş..
Bir coşku bir coşku..
Niye mi?
Ankara bastırmış füze sisteminin İran ve Ortadoğu tehdidine karşı konulduğu ifadesi yer verilmemiş.. Balistik füzelere karşı denmiş..
Ülke adı zikredilmemiş..
* * *
Peki sonuç ne?
Türkiye’ye önce iki büyük radar konacak, füze yerleştirip yerleştirilmeyeceği daha sonra belli olacak.. Kısaca Türkiye sisteme girdi..
Kime karşı girdi?
Adı konulmasa da İran’a karşı, Suriye’ye karşı, Ortadoğu’ya karşı, yönetimin değişmesi halinde Pakistan‘a karşı..
Yani..
Sıfır sorunlu olduğumuz ülkelere karşı..
Fiili durum şudur..
Ankara vizeleri kaldırdı..
Füze kalkanını koydu..
İnsan iyi şeylere çabuk alışıyor, çabuk alışmakla kalmıyor, çabuk da unutuyor.. Dört günlüğüne Beyrut’a gittim.. Lübnan parasıyla bizim para hemen hemen aynı.. Aradaki fark bol sıfır..
Şöyle ki..
100 dolar; 150.000 Lübnan lirası..
100 dolar; 150 Türk lirası..
* * *
Şık bir mekânda çay içiyorsun 3 bin 500 lira , yemek yiyorsun, 90.000 lira geliyor..
90 lira yani..
Garibimize gitti..
İşte o an ne çabuk alışıyoruz dedim.. Daha beş yıl önce ‘yüz numara’ya girip küçük için 500 bin büyük için bir milyon lira ödeyen biz değildik sanki..
Bir kilo domatese 3 milyon veren başkasıydı sanki.. Lafa milyonla başlamayı ne çabuk unutmuşuz.. Türkiye’nin geldiği yere bakın.. Milyonla maaş almayı, milyarı telaffuz etmeyi hatırlamıyoruz.. Bol sıfırlı fiyatları yadırgıyoruz..
Kim ne derse desin AKP iktidarına teşekkür borcumuz var..
Bu, iktidarın başarısıdır..
* * *
İktidara bir teşekkür borcumuz daha var..
Sigara konusunda..
Beyrut’ta sigara yasağı yok.. Her yerde içiliyor.. Takside bile.. Şoförler püfür, püfür tüttürüyor.. Bırakın sigarayı kapalı mekanlarda bile ağızlarda nargile..
Allahtan sıcak ülke herkes sokakta!..
* * *
Beyrut’un ünlü balık lokantalarından birine gittim.. Gayet şık mekan, gelenler de öyle.. Kapıda en baba marka cipler.. İçeride sigara kokusu..
Valla o an sigarayı yasaklayanlara dua ettim..
AKP’ye de teşekkür..
Birikmiş gazeteleri bitirdim.. Sıra pazarın (dünün) gazetesine geldi.. Ruhum rahat değil, elim bir türlü gitmiyor.. Spor sayfasını usul usul açtım..
O ne!..
Bir Kasımpaşa vakası daha.. Konya’ya kendi evimizde iki puan vermişiz..
Lige havlu attık mı ne?
Beşiktaş gol kaçırma rekoru kırmış.. Konya iki kere pozisyona girmiş iki gol.. Anladım; Beşiktaş klasiği!.
* * *
Aslında Beşiktaş sezon başında beri aynı oynuyor, oyunu rakip sahaya yıkıyor, defansı çok önde kuruyor, rakibi bunaltıp gol arıyor.. Ligin başında bu anlayış tuttu, sonra rakipler uyandı.. Katı, kalabalık defansa başladılar, gol yememeye oynadılar.. Kontratakla bir gol yakalarlarsa ne ala!..
Schuster, bu oyuna 1960 model futbol diyor..
Haklı haklı olmasına da bir takım 60 metre kontratak yer mi?
Yerse kaç model futbol olur?
* * *
Bu yılın en şanssız, en talihsiz, ama en başarılı adamı kim biliyor musunuz?
Başkan Demirören..
Her şeyi yaptı.. Günün sorusu şu: Demirören’in çilesi ne?
Taraftarın da tabii!..
* * *
Yok canım yok.. Merak etmeyin..
Beşiktaş yönetimi bir delilik yapıp Schuster’i göndermez..Schuster iyi hoca, Beşiktaş’a iyi günler yaşatacak..
Hem, Avrupa Liginde iddiamız sürüyor.. Final oynamaya adayız.. hâlâ Avrupa liginin güçlü takımlarından biriyiz.
Telaş etmeyin..
