Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün ‘Gezi ruhu beden arıyor’ derken o ruhun kalıcı olduğunun altını çizdim..
Gezi ruhu kalıcıdır dedim..
Niye mi kalıcı?
Çok nedeni var.. Ama en önemli nedeni, galiba gerçek anlamda sivil, örgütsüz ve lidersiz oluşu.. İtiraz etmesi.. İtirazını yüksek sesle dile getirmesi..
Buna haysiyet başkaldırısı da denilebilir..
*
Gezi eylemlerinin başka yönü de var.. On binlerce, yüz binlerce insan üzerinde kalıcı etkiler bıraktı..
İnsanlar arkadaşlarını kaybetti, insanlar gözlerini kaybetti, insanlar yaralandı, günlerce acı çekti, insanlar biber gazı yedi ciğerleri ağzına geldi, insanlar gözaltına alındı, sorgulandı..
Travmalar çeşit çeşit..
Bu sebeple de Gezi ruhu kalıcıdır..
*
Bu söylediklerimi bir kenara koyun.. Gelin önce Ayşe Adanalı’nın Radikal İki’de yer alan satırlarını okuyun.. Gezi ruhu kalıcı mı değil mi sonra siz karar verin..
İşte o yazı:
*
“Siz beni etiketlemeden önce kısaca ben kendimi tanıtayım: Yurtdışında iki farklı ülkede burs ile üniversite okudum. Sekiz ülkede kendi çapımda projeler ürettim. Şimdi ise haber ve belgesel yapımcılığı yapıyorum. 28 yaşında ailemin küçük kızı olmaktan hala kurtulamadım.
Geçenlerde annem beni görmeye Mersin’den geldi.
Buluşma yeri olarak Taksim’i seçtik.
Saat beş gibi aradım annemi. ’İstiklal’de her zamanki yerimizde buluşalım 10 dakikada yanındayım’ dedim. O her zamanki gibi tam vaktinde oradaydı. Bense bu sefer 72 saat kadar geç kaldım.
O gün Taksim’de gözümüzün gördüğü her yer düşmana saldırmaya hazır çevik polis doluydu. Attığım beş adımdan üçünde durduruldum. Az buçuk sorgulayan bir insan olarak polise ‘neden’ diye sorma gafletinde bulundum: Neden istediğim yere gidemiyorum?
Bir an için bilemedim ‘neden’in suç unsuru olduğunu. Bir an için düşünemedim ‘neden’ diye sorduğumda üzerime bir polisin saldırıp sonra da ‘mukavemet’ten beni içeri attıracağını.
İşte ben işlediğim bu büyük suçtan ötürü tam 72 saat gözaltında kaldım. Gözaltında uyuşturucu kaçakçısı gibi aradılar beni. İnce arama deniliyormuş buna; aşağılandım, utandım, öfkelendim.
Tehdit edildim; öfkelendim.
Leş gibi tuvaletlerde temizlenme imkanım olmadı, kadın olmanın ek bir cezaya dönüştürüldüğüne tanık oldum. Örselendim öfkelendim.
Hastalara yaşamsal ilaçlarının inatla geciktirildiğini, ölümle şaka yapıldığını gördüm. Yıprandım öfkelendim.
Sebepsiz yere darp edildim canım acıdı öfkelendim.
Temel haklarım göz göre göre elimden alındı öfkelendim.
Burası sevdiklerimin ruhuna korku salan, içinde artık nefes alamadığım, gün be gün fiili olarak boğulduğum bir yer oldu.
Burası tecavüze uğrasam polisini çağıramayacağım bir devlet oldu.”
(Radikal İki, 21 Temmuz 2013, sayı 875)

Başbakan’ın dilinde Gezi’nin söylemi
Evet yanlış okumadınız.. Başbakan Gezi eylemcileriyle aynı dili kullandı..
Aynı tespiti yaptı..
Ülkeye aynı pencereden baktı..
*
Başbakan pazar akşamı dört bin davetliye yaptığı iftar konuşmasında şöyle dedi:
“Bu ülkenin sahibi benim ben ne dersem o olacak anlayışını kabul etmek mümkün değildir. Bu baskıdır, hatta zulümdür. Bu ülkenin sahibi biziz, hepimiz bu ülkenin sahibiyiz, biz birlikte Türkiyeyiz anlayışı demokratik bir anlayıştır, özgürlükçü bir anlayıştır. İnsani değerlerle, bu toprakların asil değerleriyle örtüşen bir anlayıştır.”
*
Gezi Parkı eylemcileri biber gazı bombalarının sis dumanları arasında aynı şeyleri söylüyordu..
“Biz de bu ülkenin sahibiyiz..
Bizim de fikrimizi sorun..
Bizi de kale alın, değer verin, iktidar gücünüz var diye bizi yok saymayın.. İktidar olmak ülkenin sahibi olmak demek değildir..
İktidar olmak ben ne dersem o olacak demek değildir” diyorlardı..
*
Hadi hayırlısı!..

Diyanet: İçiniz rahat olsun
Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, imsak vaktinin ‘fecr-i sadık’ın tespitinin yanlış olduğunu iddia etmişti..
Bu iddiasını da Haber Türk’teki Tarih’in Arka Odası programında kanıtlamıştı..
Aklıma yattı.. Hakikaten sabah ezanı okunurken ortalık zifiri karanlık oluyor..
Bayındır Hoca’ya göre, sabah namazına daha bir saat vardı.. Dün Diyanet’e sormuştum.. O saatte kıldığımız namaz sabah namazı mı olur teheccüd namazı mı diye?
*
Diyanet’ten uzun bir açıklama geldi.. Sonuçta diyorlar ki; “Fıkıh kitaplarımızda yer alan farklı görüşler bilinmektedir. Elbette bunlardan bir kısmının itibara alınmayacak şaz görüşler olduğunun da garkındadır. Ancak Başkanlık, sorumluluk sahibi kurum olarak fetvaya esas olan en ihtiyatlı görüşü tercih ederek imsak vakitlerini hesaplamaktadır. Başkanlığın bu tercihi vaktin ilk sınırını tespit esasına dayanmaktadır.”
*
Şu notu da düşmüşler; o görüşleri İslam dünyasında söz sahibi olan hiçbir ilim insanı ve astronom da benimsememektedir..
Anladığım şu; içiniz rahat olsun diyorlar.. Ne diyeyim; hata varsa günahı boyunlarına!..