Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yolum düşmemiş, fırsatım olmamış.. Kayaköy’ü yeni gördüm.. Bugüne kadar görmediğim için kendime kızdım.. Fethiye’ye 10 bilemedin 15 dakika uzaklıkta.. Bildiğiniz tipik Rum köyü.. Ovanın hemen üzerine, yamaca doğru kurmuşlar..
Harabe halde.. 300- 400 ev ayakta diyeceğim ama yıkık dökük dört duvar.. Yıkıklarla birlikte binin üzerinde yapıdan söz ediliyor..
İki büyük kilise.. Onlarca şapel.. Okulu da var gümrük binası da..
80 yıldır kaderine terk edilmiş halde.. Ayakta kalanların camı çerçevesi sökülmüş.. Kilise desen 17. yy’dan kalma..
Evlerin özelliği şu; hiçbiri ötekinin ışığını kesmiyor, güneşini gölgelemiyor..
*
Kayaköy kendi halinde değil, kaderine terk edilmeyi kabul edemiyor, yolu düşene yalvarıyor..
Avaz avaz bağırıyor; ne olur beni yaşatın diyor; Ben tarihim, ben sizim, ben sizin geçmişinizim, ben bu toprakların malıyım, beni öldürmeyin..
*
Daracık sokak aralarında dolaştım, minnacık evlerin içine girdim, bahçelerinde soluklandım..
Köyde enerji var..
İnsanı çeken, kendine bağlayan bir enerji..
Belki o topraklarda yatanların çekim gücüdür.. O bahçelere, o evlere hayat verenlerin ışığıdır..
Taşları o tepeye taşıyıp ev yapan insanların emek gücüdür..
Dev taşları yontarak, minnacık hale getirenlerin; siyahını, beyazını, kırmızısını ayırıp şekillendirerek bahçe yapanların haykırışıdır..
Biz yaptık siz sahip çıkın sesidir..
Burada medeniyet yatıyor nefesidir..
*
Yüz yıl önce, her evde bir hayat vardı, orada doğanlar, orada büyüyenler, orada ölenler..
(Fethiyeli Yunus Nadi, yazın ailesi yayla için çıktığı Kayaköy’de doğmuş.. Yıl 1880)
100 yıl önce, 150 yıl önce bahçesine umutla ağaç dikenler, çiçek yetiştirenler, taşı, toprağı, tahtayı sırtında taşıyanlar.. Ev yapanlar..
O dağa hayat verenler.. O ovada hayat bulanlar.. Artık yok..
Yok da o emek verdikleri köy de yok.. İşin kötüsü bu.. Tarih yok oluyor demem bundandır..
*
Diyorum ki..
O köyü bedelsiz verseler.. Birden fazla şirkete.. O evler aslı bozulmadan onarılsa, butik oteller, minik kiralık evler, meyhaneler, şarap evleri, birahaneler, kahveler yapılsa.. İbadethaneler eski haline getirilse, el sürülemeyecek durumda olanlar aynen korunsa..
Taş sokaklar canlansa.. Cıvıl cıvıl olsa..
Kayaköy’de kalmak için binlerce yabancı akın eder.. Binlerce Türk koşar..
Deniz mi?
Ölü deniz yakın..
Gemiler koyu iki adım..
Fethiye ayak altı..
Her şey var, bi şey eksik!..
Hükümet adamlarından birinin, mesela Kültür Bakanı’nın inanması, sahip çıkması lazım.. Eksik olan galiba bu..
*
Oralarda ne işin vardı derseniz..
Sezon açılışı için geldik.. Geldiğimiz gün bir yağmur, bir fırtına.. Denize açılmak ne mümkün.. Göcek uçuyordu..
Ertesi gün açtı da biraz yelken basabildik.. Soğuktu ama denize de merhaba dedik..
Her yerde hummalı bir çalışma var.. Meşhur balıkçı Osman (oğullarının vizyonu sayesinde) atılım kararı almış.. Turunç Pınar’ı yeniliyor..
Balığı her zamanki gibi şahaneydi.. Kim ne derse desin bu işi biliyor.. Göbün’e de uğradık.. Muammer iskeleye dev bir Trabzonspor bayrağı dikmiş..
Sırtında Trabzon formasıyla masadan masaya koşturuyor.. Bu yıl kesin şampiyonuz dedi..
Hadi hayırlısı dedim..
(Hangisi daha iyi balıkçı derseniz, pişirme değil, avcılık anlamında.. Hakem heyeti iki yıldır karar veremedi derim..)
Göbün’ün bir de berberi var ki denize sıfır.. Cihan, otağı hümayun kurmuş.. Usta mı usta.. Traştan sonra bir adım at, denize atla.. Bambaşka bir zevk..
*
Yolunuz Fethiye’ye düşerse mutlaka ama mutlaka Kayaköy’e uğrayın.. Gezin, bir bardak çay içerek soluklanın (çayı bir başka çünkü) topraktan fışkıran enerjiyi hissedeceksiniz..
İyi pazarlar.. Baharınız güzel olsun..