Gezi Parkı’ndan yükselen seste itiraz vardı.. Kim ne derse desin, kim nasıl okumaya çalışırsa çalışsın, Gezi Parkı’nın ruhu, o itirazdı..
Ne miydi?
‘İktidar benim sana mı soracağım’ anlayışına itirazdı..
‘Sandıkla geldim istediğimi yaparım’ anlayışına itirazdı.. Gece yarısı yasalarına itirazdı.. Kararnameyle hayatların yön değiştirmesine itirazdı..
Konuşulmamasına, tartışılmamasına, fikir soruyormuş gibi yapılıp sorulmamasına itirazdı...
*
Önceki gün somut örneğini yaşadık.. İktidar partisi gece yarısı önergesiyle TMMOB’nin yetkileri kuşa çevrildi..
Gezi Parkı’na verdikleri destek için mi?
Hayırmış, Gezi Parkı’yla ilgisi yokmuş, zaten yapacakmış!..
Velev ki Gezi’yle ilgisi yok.. Böyle bir değişiklik konuşulmaz mı, tartışılmaz mı? Ne mimarların haberi oldu, ne mühendislerin, ne inşaatçıların..
Muhalefetin de haberi olmasın diye gece yarısı getirildi..
Bu ilk örnek değil..
Gezi’den yükselen itiraz bunaydı..
*
Allah aşkına yaşamadık mı? Eğitim sistemi sil baştan edildi, okula başlama yaşı 5-5.5 yaşa indirildi, eğitimciler gıkını çıkaramadı.. Milli Eğitim Bakanı bile ne olduğunu anlamadan yasa Meclis’ten geçti, yürürlüğe girdi..
Gezi’den yükselen itiraz bunaydı..
İktidarım, seçmenden vize aldım, dilediğimi yaparım anlayışınaydı..
*
2011 seçimlerine giderken Hükümet Meclis’ten altı aylık yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi istedi.. Bakanlıkların birleştirilmesi, ayrıştırılması gibi birtakım düzenlemeler rahat yapılsın diye.. Meclis açıldı, yemin etti, komisyon kurdu, kurmadı zaman kaybı olmasın denildi..
KHK yetkisi verildi..
KHK bir süre sonra torba kararnameye dönüştü.. Hatırlarsanız Adalet Bakanlığı’nın iç düzenlemesine ilişkin KHK’nın içinden doktorlara tam gün, performans kriteri çıktı..
Üniversite hocaları, hoca yetiştiren hocalar patır kütür ayrıldı..
Gezi’den yükselen itiraz bunaydı..
Benim hakkımda yapacağın tasarruftan benim de haberim olsun haykırışıydı.. Bizi de dinle itirazıydı..
Anlamamışlar..
Ali’yi yok saydılar!
17 yaşındaki Ali Korkmaz’dan söz ediyorum.. 38 gündür komada yatan gençten.. Polis gazından kaçtıktan sonra eli sopalı adamlar tarafından dövülerek komaya sokulan üniversite öğrencisinden..
Önceki gün öldü!..
İktidara yakın duran gazeteye bakıyorum; tek satır haber yok.. Ali’yi yok saymışlar.
Bildiğim, gazetecilik vicdanla yapılan meslektir.. Önce vicdanın olacak..
*
Niye yer vermemişler, niye gizlemişler derseniz, haberi atlamış olamazlar; sağır sultan duymuştu..
O halde?
Ali’yi katleden eli sopalı adamlar arkadaşları mı yoksa?.
Bu da saçma.. Kamuoyu infial halinde, soruşturma açılmış, üstünü örtsen ne olur örtmesen ne olur?
Peki neden Ali’nin ölümünü duyurmadılar?
Bu bir zihniyet.. Bizden değilse yok say, bizdense köpürt abart anlayışı..
Z.D.’ye yaptıkları gibi..
Hâlâ mı Uhud savaşı!
Önceki gün bir kanaldaki sahur programında heyecanla Uhud savaşı anlatılıyordu..
Okçuların yerlerini terk etmeleri nedeniyle savaşın kaybedildiği..
Ben kendimi bildim bileli anlatılır.. Kanallar dini yayınlara yer vermeye başladıktan sonra herkes ezberledi..
Sorarım; İslam denince, din denince, Müslümanlık denince hiç mi anlatılacak bir şey yok..
İslam sadece savaş, sadece ibadet değil ki.. Sadece menkıbe değil ki..
İslam’ın bir de ahlak kısmı var..
*
Sureleri ele alın.. Ne anlama geldiklerini anlatın.. İnsanlar mealini okusa bile anlamlandırması zor.. Yardım gerekiyor.. Ahlaklı insan olmanın yolu orada yazıyor..
Hz. Hamza’nın nasıl öldüğünü defalarca anlatacağınıza, bakın şu surede demek istenen budur diye ufuk açın..
*
İbadetle ilgili bilgiler verin.. Farz namazları kaç vakit, kaç rekattır.. Mesela öğle namazı, Mesela ikindi, mesela yatsı..
İstediğin kadar kıl sakınca yok denecek de yükümlülük ne kadar?
Vazife günde 40 rekat mıdır, değil midir?
*
Teravih namazı Kuran’ın emri midir? Peygamber’in sünneti midir, yoksa sonradan icat mıdır?
Peygamber Efendimiz kılar mıydı? Kıldırır mıydı?
Mesela cuma namazı.. Peygamberimiz zamanında nasıl kılınıyordu, şimdi nasıl kılınıyor?
Bunları anlatın..
Gerçek bilgilerle, belgelerle.. Anlatın ki yararlanalım..
Aradan 1388 sene geçmiş, okçuları artık rahat bırakın!..
