Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şimdi çok konuşuyorsunuz diye kızıyorlar.. Gezi Parkı eylemlerinden sonra anladık ki; konuşan Türkiye derken sadece biz konuşalım diyorlarmış..
İki yıl, üç yıl öncesini hatırlayın.. Kent caddeleri ‘konuşan Türkiye’ billboard’larıyla kaplıydı..
Konuşan Türkiye iktidarın talebiydi..
İktidara destek veren yazarlar, çizerler her gün demokrasinin bu yeni aşamasından söz ediyordu..
İleri demokrasi..
Özgürlük alanının genişlemesi..
Bu kavramlar dillerden düşmüyordu; Türkiye konuşsun istiyorlardı.. Demokrasi budur diyorlardı.. Gazete arşivleri ortada..
*
Gezi Parkı’yla birlikte Türkiye yüksek sesle konuşmaya başlayınca ‘darbe mi istiyorsunuz’ demezler mi?
Yok..
Darbe marbe istemiyoruz; konuşan Türkiye istiyoruz. Talep eden toplum istiyoruz. Hak arayan kitle istiyoruz diyen gençlere verip veriştiriyorlar..
Gerçi, onların aldırdığı falan yok.. Cadı avı diye nitelendirilen haddini bildirme operasyonlarından korktukları da yok..
Çünkü ne istediklerini biliyorlar..
Nedir o?
Demokrasinin bir üst aşamaya, Batı seviyesine geçmesini istiyorlar.. İktidarın da istediği bu değil mi?
Herkes katılımcı olsun..
*
Gezi Parkı yarın açılıyor.. Tahminim çok güzel olmuştur.. Mesele bu kadar mı? Gençleri bilgisayar başından kaldıran sadece parkın park olarak kalması mı? Yıllardır yüzüne bakılmayan parka el atılması mı?
Değil..
Yerel yönetim mesajların kendine düşen kısmını aldı; 100 ağaç, 5 bin gül, 200 bin mevsimlik çiçek ekti..
Peki, merkezi yönetim de mesaj aldı mı?
O mesaj ne miydi?
Sadece demokratik açılımlar değil.. Zırt pırt yapılan değişiklikler bile tencere tava çalınmasının nedeni..
*
Basit gelebilir ama bence önemli.. Liseye giriş sınavları var ya.. Adına SBS dedikleri.. Her bakan değişikliğinde sınav sistemi değişti.. Her bakan kendine göre sınav yöntemi sistemi icat etti..
Hepsi çuvalladı..
Bu bile gerginlik nedeni.. İki yılda bir değişen sınav sistemi çocukları perişan etti..
Bunun sokak dilinde adı kafasına göre takılmaktır.. Demokrasiler çoğunluğun oyunu alan iktidarlara kafasına göre takılma hakkı verir mi?
Hayır!..
Bu tür önemli değişiklikler, aylarca konuşulur, tartışılır.. İnsanların görüşleri alınır, değerlendirilir.. Karar verilince anında uygulanmaz.. Bir yıl, iki yıl sonra yeni sisteme geçilecek diye duyurulur..
Akşamdan sabaha yapılmaz...
Milli Eğitim Bakanı, yeni bir sınav sistemi getirdi.. Annelere babalara dedi ki; çocuğunuzu dershaneye yollamak için acele etmeyin. Beni bekleyin..
Belli ki ne yapacağını, müfredatı nasıl değiştireceğini kendi de bilmiyor..
Belki de tencere tava çalan annenin isyanı bunadır..
Darbe isteği falan değildir!..
*
Genç bir kız ‘kıyafetine tahammül edildiğinin, kıyafetine hoşgörü gösterildiğinin’ söylenmesine takılmıştır.. Taksim’e çıkma nedeni budur..
Bir başka genç; üniversitelerin liseye çevrilmesine, lise disiplini uygulanmasına bozulmuştur.. Kendi talebini ortaya koymak için sokağa çıkmıştır..
Olamaz mı?
Parkı park yapmakla iş bitmiyor; parktan yükselen sesi de dinlemek lazım, anlamak lazım..
Düşünmek lazım..
*
Taksim’de duran adama hakaretler yağdırıp, Mısır’da Adeviye Meydanı’nda duranlara övgü çakmak ne olduğunu anlamanın kanıtı gibi..
Duran adam protestosuna esprili gözle bakılsa, içinde zeka olduğu kabul edilse, niye durduğu tahlil edilse mesele çözülecek..
*
Mezuniyet törenlerinde yaşananlara bakın.. Açılan pankartlara.. Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme okuyan gençler döviz yazmış; işletmeye penguen bağlasan mezun olur..
Bu pankartı açan gençler darbeci olabilir mi?
Şunu anlamamız lazım.. O pankartlar, o espriler, o kendileriyle bile kafa yapmalar Gezi Parkı’yla ortaya çıkmadı..
Vardı.. Onların dünyalarında vardı.. Biz yeni gördük..
*
Şaşırmamız normal.. Yeni Türkiye dedikleri Türkiye’de, Konuşan Türkiye dedikleri Türkiye’de o pankartlar hep olacak..
Barışçıl gösteriler de, protestolar da..
Kabul etmemiz gerekiyor..
İyi pazarlar!..