Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İki şeyi birbirinden ayıralım.. Askerlerin siyasete müdahale etmesi başka, o dönemde Türkiye’nin iyi yönetilip yönetilmediği başka..

28 Şubat’a post-modern darbe suçu başka, Erbakan’ın dayattığı politika başka..

Asker müdahale etti diye..

Siyaseti vesayeti altına aldı diye..

Seçimle gelen siyasetçilere tehditle, baskıyla istediğini yaptırmaya çalıştı diye..

O günkü iktidarın dört dörtlük olduğunu söyleyemeyiz..

Söylersek ayıp ederiz

Demem şu..

Darbe ayrı, Erbakan’ın Milli Görüş politikası ayrı..

28 Şubat postmodern darbesini yaptılar diye Milli Görüş politikalarını aklayamayız. İyi bir şeymiş gibi sunamayız, anlatamayız..

Haberin Devamı

Sapla samanı karıştırmayalım!

Türkiye kötü yönetiliyordu diyeceğim ama diyemiyorum.. Çünkü yönetilmiyordu.. Erbakan Hoca hayal dünyasında yaşıyordu, o hayal dünyasına bizleri de sokmaya çalışıyordu..

Ayakları yere basmıyordu..

Ezikti..

Başı öndeydi, hiçbir konuda dik duruş sergilemedi.. Sergileyenlere de kızdı..

Libya Diktatörü Kaddafi’den bile fırça yedi; ses çıkaramadı..

28 Şubat’a da teslim oldu..

İdare-i maslahatçı politika izledi.. 28 Şubat sürecinde elinden idare gitti sadece maslahat kaldı.. Meselenin özü budur..

Siz bakmayın tank fabrikası, top fabrikası, uçak fabrikası kuracağız demesine Türkiye için büyük hayalleri varmış gibi yapsa da yoktu..

Dünyaya farklı bakıyordu, baktırıyordu..

Mili Görüşçüler için ‘Keşmir sorunu’ Türkiye’nin bütün sorunlarından daha önemliydi..

Keşmir sorununu iyi bilirlerdi ama Ankara’nın havası niye kötü diye sor bilmezlerdi..

Zaten ‘yenilikçi’ akımın doğmasının, o akımın partiye dönüşmesinin nedeni buydu..

Ayakların yere basmasını istemeleri..

Bu sebepledir ki; AKP iktidar olur olmaz, Erdoğan, Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını ilan etti.. Bağını kopardı.. Partisine yeni bir yol haritası çizdi..

‘Muhafazakar demokrat’ kavramını ortaya attı.. Milli Görüş’ü tarihe gömdü..

(Çok akıllı politikaydı.. Bu başka bir yazı konusu, fırsat olursa yarın bu meseleye girerim.)

O dönemi konuşmaya başladık ya meselenin bu yönünü atlamayalım..




Özel hayatta kalmadı ama!

Meclis Başkanı; ‘özel hayat diye bir şey kalmadı’ diye dert yanmış..
İki kişi konuşuyor ertesi gün medyada demiş ve çok önemli tespit yapmış..
Demiş ki; İki kişi arasındaki konuşma ertesi gün gazetelerde çıkıyorsa ceza hukuku alanındaki gelişme onun yanında çok hafif kalır.. Zaten komple bitiriyorlar sizi..
Son yıllarda yapılan bu..
İşi yargıya bırakmadan infaz!
Denilecek ki; teknoloji öyle gelişti ki, dinleme aletleri neredeyse herkes de var.. Gözlük olarak var, çakmak olarak var, kalem olarak var.. Var oğlu var..
Geçenlerde haber vardı, polis ele geçirdiği dinleme cihazlarının türlerini görünce şaşırmış..
Hayret etmiş..
Gerisini düşünün..
*
Ama buraya noktayı koyalım.. Devlet bu işin üstüne gidiyor mu ona bakalım.. Özel hayatları deşifre edenleri adalete teslim ediyor mu?
Yoo..
Çarpıcı örnek.. Balyoz sanığı Koramiral Sağdıç’ın cezaevinin resmi telefonundan oğlu ile yaptığı konuşma bile internete konuldu..
Faili kim diye sormayacağım..
Bu işler biraz devlet destekli oluyor galiba!..



CHP’nin 1970 model projesi


CHP okuma seferberliği projesi yapmış..
Okullara ve kahvelere ‘Nutuk’ ile dünya klasiklerini gönderecekmiş..
Diyelim ki; kitaplar Siirt’in bilmem ne köyündeki kahveye de, Balıkesir’in falan köyündeki kahveye de ulaştı.. İnsanlar kitap yollamışlar ayıp olmasın diye okumaya mı başlayacaklar?
Olacağı söyleyeyim; bir kenara atacaklar!..
*
Bence CHP kitap göndereceğine milletvekillerini gönderse.. Her vekil her hafta sonu dört kahveye gitse daha faydalı olur..
100 milletvekili bunu yapsa haftada 400 kahve eder..
Yüz yüze dert dinlerler, kendilerini anlatılar.. Tolstoy’la Dostoyevski’yle olacak iş değil!