Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Raportör Osman Can’ın ‘iptal kararı çıkarsa Anayasa Mahkemesi’ni yok sayalım’ demecini okuyunca çok fazla önemsememiştim..
Entresan olma merakıdır dedim..
Bu sebeple esprili yorum yaptım; iyi hukukçuydu anarşist oldu diye yazdım..
Meğer mesele farklıymış..
Meğer yemeği ateşe vermişler; tıkır tıkır pişiriyorlarmış..
Sözlerde hafiften tehdit var!.. Anayasa Mahkemesi’ne gönderilen mesaj var..
Raportör Can’ın ‘Talat Aydemir örneği’ haybeden değil.. İlk bakışta cahilce gözüküyor, ne alakası var deniliyor ama öyle değil..
Zekice!..
Anayasa Mahkemesi üyelerine Anayasa değişikliğini iptal ederseniz sonunuz Talat Aydemir gibi olur hatırlatması yapılıyor..
Darbe girişimi sayarız!..
(İdam yok artık, ağırlaştırılmış müebbet)
* * *
Diyelim ki; Mahkeme tüm değişikliklerin toplu oylanmasını zorunlu tutan maddeyi iptal etti.. Elmalarla armutlar aynı kaba konulup oylanmaz dedi..
Bu seçmenin iradesine ipotek koymaktır kararını verdi..
Benim başından beri aşure yöntemi diye karşı çıktığım mesele var ya...
O ...
Ne olacak?
Osman Can ve ekibi ‘referandumda her madde için halka ayrı ayrı sorulması gerekir kararını darbe girişimi’ diye mi pazarlayacaklar?
Meclis’e ‘kararı yok say’ çağrısı mı yapacaklar?
Karara imza atan her üyeye Talat Aydemir muamelesi çekilmeli!..
* * *
Olur mu?
?????...
Yok artık daha da neler diyeniniz var mı?


Sosisli var gazete yok
İstanbul’un bir ucundan bir ucuna uzanan metrobüsümüz var artık..
Öyle ahım şahım bir ulaşım sistemi değil ama hayat kurtarıyor.. Mesela Küçükçekmece’den biniyorsun 40 dakikada Mecdiyeköy’de..
İnmesi binmesi zor ama binince trafik sıkıştı, geç kaldım, yandım öldüm bittim derdi yok..
Metrobüsün en önemli durağı Zincirlikuyu.. İki yakadan gelenlerin buluşma noktası..
İneni bineni hiç eksik olmaz..
Zaten hemen karşılıklı iki büfe açıldı.. Uzun yol.. Kentin bir ucundan gelip öbür ucuna gidenler acıkırlar diye her şey var..
Döner dürüm var, sosisli var, tost var..
Gazete yok, dergi yok, kitap yok..
Olması gereken yok..
* * *
Avrupa’da olsa ilk açılan gazete bayii olurdu.. Acayip satış yapardı.. Tam yeri çünkü.. Metrobüse biniyorsun al bi gazete, al bi dergi, okuyarak git, yolu kısalt!..
Nedense gazete büfesi kurulmamış..
Tavuk dürüm isterseniz; o var..

‘Kader’ denilen tam da bu..
En çok kullanılan ama hep yanlış kullanılan iki kavram vardır..
Kaza..
Kader..
İkisine de inanmak gerekir.. Kabullenmek gerekir, boyun eğmek gerekir, ama kazaysa, ama kaderse!..
Raydan çıkan trene, tedbirsizlik nedeniyle patlayan tüpe, alkollü sürücünün cellatlığına kaza diyemeyiz..
Kader de!..
* * *
Kader ne mi?
Kader kavramını anlatan çok çarpıcı bir örnek yaşanıyor..
Daha sekiz günlük olan Gazzeli Retaj’ın öyküsünü biliyorsunuzdur..
Mavi bebeğin..
Kalbinde sorunla doğan acil müdahale bekleyen bebeğin.. Önceki gün İstanbul’a getirildi, yaşama tutunacak artık..
Öyküsü kader..
Şöyle ki..
* * *
Marmara gemisi o tarihte Gazze’ye doğru yola çıkmasaydı..
İsrail gemiye haince müdahale etmeseydi..
Bizim ekonomi müdürü Murat Sabuncu sinirlenip Gazze’ye gidip işin aslını astarını göreceğim diye tutturmasaydı..
Mısır tarafındaki sınır kapısında (Refah kapısı) 72 saat bekletilmesine yenik düşüp sonuna kadar zorlamasaydı..
Gazze’ye girdiğinde o hastaneye gitmeseydi..
Yeni doğan mavi bebeği görmeseydi.. Karşılaşmasaydı..
O herkesi tokat gibi çarpan yazıyı yazmasaydı..
Milliyet’i yönetenler yazıyı manşete çekmeseydi..
Hükümet o duyarlılığı göstermeseydi..
Ambulans uçak gönderip aldırmasaydı..
* * *
Mavi bebek büyük bir ihtimalle ölmüş olacaktı!..
* * *
Bütün bunlar oldu..
Bunun adı kader!..
Mavi bebeğin kaderi..