Pozisyon değişti.. Dün.. Zekeriya Öz ve öteki savcılara kahraman muamelesi çekenler.. Polislerin her türlü icraatını alkışlayanlar..
Savcıların hukuku zorlamasına ses çıkarmayanlar..
Hoyratça davrananlara, muhalif duruş sergileyen herkesi Ergenekoncu yapmak isteyen zihniyete göz yumanlar..
Polis-savcı-hakim üçlüsünü kutsayanlar..
Çok güzel işler yapıldığını savunanlar..
Polis fezlekesinin iddianame, iddianamenin gerekçeli karar olmasını dert edinmeyenler..
Bugün.. Aynı ekibe linç ayini düzenledi.. İlk taşı atma yarışına girişti.. Savcılara da, savcıların emrini dinleyen polislere de verip veriştiriyorlar..
Ağza gelmeyecek laflar ediyorlar..
*
Daha da ötesi.. Geçmişte yapılan bütün hataların faturasını onlara kesiyorlar.. Bir anlamda günah çıkartıyorlar..
Şu da sorulabilir; roller mi değişti?.
Yani aynı savcıların aynı polislerin hatalarını ortaya koyanlar, eleştirenler, eleştirdikleri için darbeci olmakla, Ergenekoncu olmakla suçlananlar saf mı değiştirdi.. Dün şiddetle eleştirdikleri savcıları savunur pozisyona mı geçti..
Hayır..
*
Böyle durumlarda sığınılacak tek bir kapı vardır, tutunması gereken tek bir dal..
Hukuk..
Evrensel hukuk kuralları..
Başka çare yoktur.. Hukuku zorlamakla, eğip bükmekle, işine geldiği gibi törpülemekle bir yere varılmaz..
Dün savcılara kızanlar, haksızlığa uğrayanlar, adaletsizliği gündeme getirenler bugün ‘oh olsun’, ‘müstahak’, ‘eden bulur’ mantığıyla davranamazlar..
Ölçü; hukuktur..
*
Hukuk eğip bükülürse yarattığı hasar çok daha büyük olur..
Kolluk yönetmeliğinde yapılan değişiklik bunun ilk adımıydı.. Danıştay engeline takıldı..
Yargının Adalet Bakanı’na bağlanmasını öngören yasa teklifi de ikinci adım oldu..
Tehlikeli yola girdik..
Cumhurbaşkanı ne yapacak?
Yargıyı Adalet Bakanı’na bağlayan yasa teklifi Meclis’te.. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığı konusunda kuşku yok..
Ülkenin en ünlü hukukçuları aynı görüşte..
Muhalefet partileri şiddetle karşı.. CHP sözcüsü, yasa geçerse Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini açıkladı..
Ama bir dakika..
Yasa Meclis’ten geçerse önce Cumhurbaşkanı Gül’ün önüne gidecek..
Kara Harp Okulu’nu ziyaretinde ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibine, herkesin yetki ve sorumluluğunun belli olmasına, check-balans denilen denge sistemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı ne yapacak?
Onaylayacak mı?
Geri mi gönderecek?
‘Yeni Türkiye’ karton oldu
Bir yıldan fazla oluyor.. Yeni Türkiye diye bir kavram ortaya atıldı..
İleri demokrasinin olduğu, hukukun üstünlüğünün sağlandığı, özel yaşama müdahalenin tarih olduğu, fişleme yapılmadığı, yolsuzlukların olmadığı, ekonominin saat gibi işlediği, eski hastalıkların ortadan kaldırıldığı, stressiz, sakin bir Türkiye’den söz ediliyordu..
Adına Yeni Türkiye demişlerdi..
Fos çıktı..
Eski tas eski hamam bile değil.. Gördük ki; vaziyet daha da kötü..
Ne hukuk var ortada, ne ileri demokrasi.. Herkes şakır şakır fişlenmiş.. Üniversite öğrencilerinin kimle flört ettiğine kadar..
*
Bundan böyle ‘Yeni Türkiye’ tanımı bir televizyon kanalındaki programın adı olarak kalır.. Logonun ötesine geçemez..
Yolsuzlukların üstü örtülür mü?
En çok sorulan soru bu.. En çok merak edilen.. Soranların hafızasında Deniz Feneri davasının akıbeti var.. Deniz Feneri’ne döner mi diyorlar?
Bence dönmez..
Ok yaydan çıktı.. Belki ağır ilerler, belki engellerle karşılaşır, belki ötelenir ama yok edilemez..
İzmir’deki soruşturma da, İstanbul’daki de şu haliyle bile ciddi görünüyor..
Deniz Feneri başkaydı.. Ucu Almanya’ya dayanıyordu.. Sınır ötesi yardım toplama, yardımı ham hum şaralop yapma davasıydı..
Bunlar başka..
Şu da var.. Muhalefetin peşini bırakmayacağı ortada..
