TÜRBANDA NİYE ANLAŞILAMIYOR?
Şu söze takıldım kaldım.. Deniyor ki; türban, başörtüsü tam hallolacakmış gibi, yoluna girecekmiş, uzlaşma sağlanacakmış gibi dururken bir anda tersine dönüyor..
Nedeni belli..
Türban veya başörtüsünün tanımı konusunda anlaşamıyorlar..
Anlaşmazlık şurada..
İslam’ın şartı mı, kişisel özgürlük mü?
Bu ayrım; nüanslara takılmayalım, kim nasıl algılarsa öyle algılasın, isteyen istediğini yapsın denecek kadar basit değil..
Köklü..
Diyanet İşleri Başkanı gibi türban İslam’ın ön şartı değildir, özgürlük konusudur diye bakarsanız farklı Türkiye olur..
Yüz binleri meydanlara toplayan Mustazaf Der gibi Allah’ın emridir diye bakarsanız, başka bir Türkiye..
*
İlkinde; kimse kimseye karışmaz.. Kimlik gibi kullanılmadıkça sorun olmaz..
İkincisinde; madem Allah’ın emridir, madem burası da İslam ülkesidir o zaman herkes Allah’ın emrine uymaz zorundadır, denilir..
Bu topraklarda yaşayan kadınların başının örtülmesi istenir..
*
Takıldığımız nokta bu..
Türbana özgürlük meselesi olarak mı, Müslümanlığın gerekliliği olarak mı bakacağız?
Kıyı kültürüyle kara kültürü farkı..
Geçen gün özetle şöyle demiştim..
İstiyoruz ki farklı kültürler, dünyaya farklı bakışlar aynı mahallede, aynı sokakta yan yana yaşasın.. Herkes peygamber hoşgörüsünde olsun..
Olmuyor işte, olmadı işte..
Muhafazakârla liberal..
Mütedeyyinle radikal aynı sokağı paylaşamadı, aynı sokakta yaşamaktan rahatsız oldu..
Mehmet Barlas’a katılıyorum, bu ülkede kara kültürü var, bir de kıyı kültürü var..
*
Bir okur; işim gereği beş yıl boyunca 42 şehir gezdim kıyı kültürünü de kara kültürünü de çok iyi gözledim diyerek şu tespitini aktardı:
*
Kıyı Kültürü: Gençler kızlı-erkekli eğlenebilir. Dekolte giyinmek, ayıplanmaz. Sokakta el ele dolaşabilirsiniz. İçkili mekânları kolaylıkla bulabilirsiniz. Eşlerin çoğunluğu çalışır, evde oturmazlar. Türbanlılar azdır, sokakta göze çarpmaz.
Örnek iller: Mersin, Karadeniz Ereğli, İzmir, Antalya, Muğla, İskenderun.
*
Kara Kültürü: Erkeklerle kızlar ayrı gruplar halinde gezer. Ağırlık türbanlıdır, türbansızlar da genelde devlet memurudur. İçkili mekân yok denecek kadar azdır, olanlar da şehir dışına sürülmüştür. İçki Tekel bayilerinden gazeteye sarılarak alınır ve karayolu kenarlarında içilir.
Cuma namazlarında tüm esnaf kapıları kilitler, dindar olmayan da kilitlemek zorunda hisseder. Eşler genelde evde oturup, çocuk bakar. Eşlerin çalışması hoş karşılanmaz.
Örnekler iller: Kayseri, Malatya, Urfa, Elazığ.
Cübbeni çıkar meydana gel..
CHP Genel Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı için.. Başbakan da Başsavcı için söyledi..
Kılıç, Kılıçdaroğlu’nu işaret ederek; ‘değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir’ deyince..
Cübbeni çıkar siyasete gel cevabını aldı..
Yani; tarafsın sen artık!..
*
Yalçınkaya türban konusunda bildiri yayınlayarak partileri uyarınca..
Başbakan da o bildik cevabı verdi:
Cübbeni çıkar siyaset meydanına gel..
Anlamı; tarafsın sen artık!
*
Kılıçdaroğlu da haklı, Erdoğan da..
Haklılar da, haksız olan sadece Kılıç ile Yalçınkaya değil..
Yancı haksızlar da var.. Yaranmacı haksızlar diyelim..
Kim mi onlar?
Kılıç’ı haklı bulup Yalçınkaya’ya veryansın edenlerle..
Yalçınkaya’yı haklı bulup Kılıç’a veryansın edenler..
*
Bu iki grup ıslah olmadıkça Türkiye normalleşemez..
Hep maraza çıkar..
Çoğunluk fiyaskosu..
Gişe yapmaz demiştim ama bu kadarını da beklemiyordum.. Aslında zamanlama iyiydi.. Altın Portakal ödülünü aldığı gün vizyona girdi..
Sıcağı sıcağına..
Medyada da geniş yer aldı.. Dün Antrakt gazetesine baktım ilk hafta 7 bin kişi izlemiş.. Çoğu salonda ikinci haftayı görememiş bile..
Üzüldüm..
Bu işte bir terslik var.. En iyi film seçiliyor kimse gitmiyor, kimse merak etmiyor.. Hak ettiği değeri bulamıyor..
Altın Portakal Ödüllü filmin en azından birinci hafta en çok izlene film olması geremez mi?
Mantık bunu söylüyor..
Ya festival ödüllerine olan inanç azıldı ya da ‘sanat filmidir abi’ damgası beyinlere işledi..
İkisinden biri..