Gazetemiz Milliyet,
Steve Jobs’un hayatını anlatan kitabın en can alıcı bölümlerini, dünya basını ile aynı anda yayınladı. Jobs, öteden beri yıldızlarının hiç barışmadığı Bill Gates için bakın ne demiş:
“Bill, temelde hayal gücü kıt biri. Ayrıca hiçbir şey icat etmedi. Ve bence bu yüzden de artık teknolojiden çok hayır işleriyle uğraşmayı seviyor.”
(24 ekim, Milliyet)
Bir doktor nezaretinde zar-zor yürüyebildiği fotoğrafının dünya basınına sızdırıldığı günden beri yüzlerce yazı okudum Steve Jobs hakkında.
Önemli tespitlerimden biri şu: Jobs’un iP ile başlayan devasa başarılarının hepsi, pankreas kanseri olduğunu öğrendikten sonraki döneme denk geliyor. Vaktinin sınırlı olduğunu idrak eden pek çok kanser hastası gibi o da kalan zamanını, en çok istediği şeyleri yaparak geçiriyor. Nedir bunlar?
1- Ailesine çok daha fazla zaman ayırıyor.
2- Hayallerinin peşinden son sürat koşarak iPod, iPhone ve iPad bombardımanıyla dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca kişinin hayatına dokunuyor; onları teknoloji yoluyla değiştirerek küresel vatandaş yapıyor. (Yakın bir arkadaşının ifadesiyle Steve, geri kalan her şeyi kocaman bir ZAMAN KAYBI olarak görüyor.)
O en büyük hayırsever
Tüm dünya için bundan daha büyük “hayırseverlik” olabilir mi? Valla ben de aynen Jobs gibi düşünüyorum. Bill Gates ve Warren Buffet gibi yıllarca büyük voliler vurduktan sonra imaj temizlemek ve vicdan yıkamak için hayırseverliğe soyunanlara hiç sempatim yok. Sen bütün dünyada tekel konumunu sürdürebilmek için her türlü cambazlığı yaparak rekabetin önünü yıllarca tıka; sonra da Afrika’daki yoksullar için servetinin bir bölümünü bağışlayarak hayırseverlik tasla!
Jobs haklı, Gates teknolojide yolun sonuna geldiğini görünce, kendine yeni uğraş alanı olarak hayırseverliği seçmiş. Karısı Melinda ile birlikte Davos toplantıları da dahil kapı kapı dolaşarak hem kendi vakıflarına para topluyorlar, hem de hayırsever olarak medyada
bol bol boy gösteriyorlar.
Jobs bağış yapmıyor
Günümüzün da Vinci’si Steve Jobs’a dönersek... O bir dâhi, bir vizyoner ama lügat anlamıyla düşünürsek bir hayırsever değil. 8.3 milyar dolarlık servetine rağmen kamusal alanda bağış yaptığına rastlanmamış. Ne saygın bir hastanede adının yer aldığı bir klinik, ne de üniversitelerde bir kürsü var.
Özel hayatını göz önünde yaşamaktan titizlikle kaçındığı için yaptığı bağışları da gizli tutmuş olabilir. Örneğin karısı Laurene Jobs’un Yönetim Kurulu’nda olduğu California Üniversitesi Helen Diller Kanser Merkezi’ne yapılan 150 milyon dolarlık anonim bağışın Jobs’a ait olduğu
kuvvetle muhtemel, ama aile
ser verip sır vermiyor...
Gece yatağa girdiğinde...
Amerika’da üçüncü
sektörün önde gelen yayın organlarından Stanford Social Innovation Review’nun,
2007’de ABD’de en az bağış yapanlar sıralamasında
Apple’ın en altlarda yer
alması da tesadüf değil.
Zira Jobs, 1997’de Apple’ın başına yeniden geldiğinde “kârlılığı arttırmamız lazım” diyerek şirketteki hayırseverlik programlarına son vermiş. Apple birkaç yıl sonra müthiş kârlı hale geldiği halde bu programları yeniden açmamış. Wall Street Journal’ın konuyla ilgili sorusunu da “En güzel şey, günün sonunda yatağa girerken bugün harika bir şey yaptım diyebilmektir. Ben bunu sık sık yapıyorum” demiş.
Elbette topluma çok yararlı sosyal sorumluluk projeleri yapan şirketler de var ve bunların, iletişimlerinin bir parçası olması da doğal. Ancak “sosyal sorumluluk” adına peşpeşe lanse edilen, büyük çoğunluğu reklam amaçlı projelerden gına getirmiş bir gazeteci olarak bendeniz, Jobs’un bu sözlerine de yürekten katılıyorum.
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz!” diyen atalarımız, bugünün şirketlerini görselerdi acaba “Ayinesi iştir şirketin, sosyal sorumluluğa bakılmaz!” derler miydi?