41 yıllık Avrupa rüyamızın ete kemiğe büründüğüOrdu mensuplarının da diğer faniler gibi yolsuzluklara karışabildiği, hatta yargılanabildiği10 yıl tutuklu kalan Leyla Zana ve DEPli milletvekillerinin, aniden hapisten çıkartılıp VIP salonlarında ağırlandığıMilli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine ilk kez bir sivilin atandığıSessiz bir devrim olarak nitelenebilecek radikal dönüşümlerle demokrasimizin olgunlaştığıOrtadoğu ülkeleriyle ilişkilerimizin yumuşadığı, hatta rüştünü kanıtlamış bir demokratik müslüman ülke olarak Arap dünyasına rol modeli olmaya başladığımızTürkiyenin uluslararası siyasette önemli bir aktör olarak temayüz ettiğiİnternette Türkiye hakkında 2003 sonuna kadarki tüm zamanlarda toplam 1 milyon ingilizce referans varken, sadece 2004te 5.5 milyon yeni referansın karşımıza çıktığıABnin Türkiye üzerinden kendi geleceğini hararetli bir biçimde tartışmaya başladığı... Ne yıldı ama! Uzanların korku imparatorluğunun üzerine cesaretle gidilerek devletin daha fazla soyulmasının engellendiğiBankasını hortumlamaktan 34 yıla hüküm giyen Ali Balkanerin mahkemeden hasta numarasıyla firar ettikten 1 hafta sonra yakalanıp tutuklanabildiğiSedat Pekerin bile gözaltından kurtulmayı başardıktan 48 saat sonra yargıdan emniyete devlet değişik birimlerindeki yüksek bürokrat yakın dostlarına rağmen tıpış tıpış teslim olmak zorunda bırakılmasıDemirelin kurda kuzuyu emanet ederek, bankalardan sorumlu devlet bakanlığına getirdiği manevi evladı Cavit Çağların, banka dolandırmaktan 3 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı... Ünlülere hapis yolu Türkiyede bu radikal dönüşüm yaşanırken, dünya tam tersine barbarlığın geri dönüşüne tanık oldu: ABDnin demokrasi getireceği vaadiyle işgal ettiği Irakta masum insanların kafaları kesilmek suretiyle öldürüldü.Felluce gibi akıl almaz, utanç verici bir katliamı dünyanın gözü önünde yaşandı.Filistinin efsanevi lideri Yaser Arafat zehirlenerek öldürüldü.Ukraynada Yuşçenko örneğinde olduğu gibi seçimde yenemeyeceği siyasi rakibini zehirleyerek saf dışı etmeyi denedi... Ya dünyanın hali? Ekonomiye gelince...İş dünyasına göre ekonomik gidişat, "tüm beklentilerin üzerinde, umulmadık ölçüde iyi." Enflasyon % 12lik hedefin de gerisinde, % 10 civarında kalacak. % 5 civarında beklenen büyüme, % 9u bulacak.Ancak kâr eden yok. Daha doğrusu enflasyonist dönemin yüksek kâr marjlarına alışmış işadamlarımız, bundan böyle tek haneli enflasyon ve düşük kâr marjlarıyla yaşamaları gerektiğini bir türlü kabullenemiyor sanki.2001 kriziyle geniş kitleleri vuran yoksullaşmada ise değişen bir şey yok. Gıda ve konfeksiyon ürünlerinde, talep yetersizliği sonucu fiyatlar gerilediği halde satışlar canlanmadı. Düşük faizli tüketici kredileri sayesinde 40 bin araç satıldı, ancak benzin satışlarında kıpırdanma bile olmadı. Taksitli satışlar sebze - meyve, hatta ekmek gibi günlük market alışverişlerimize kadar indi. Ödenmeyen kredi kartı borcu ise katlanıp 600 trilyona çıktı.Yine de umutluyuz. AB rüzgarıyla gerek yurtdışında parası olan Türklerin, gerekse yabancıların ve özellikle de artık ABDye güvenmeyen Ortadoğulu zenginlerin paralarını Türkiyeye daha fazla yöneltmelerini bekliyoruz. Bu paraların yatırıma, işe, aşa dönüşeceği umudundayız. Ekonomi iyi, kâr yok Bir yıl önce bugünlerde toplum olarak psikolojimiz, bugünkünden çok farklıydı. Doğuştan suçlu bir toplumduk sanki. Hep savunmadaydık. Başbakan Tayyip Erdoğanın AB üyeliğine baş koyması ve hedefe kilitlenmesi sayesinde hücum oynamayı öğrendik. Kavgacı olmadan, uzlaşmayı hiç elden bırakmadan sürekli hücum oynadık ve başardık. "Demek ki biz de yapabilir mişiz?" diyebildik. Moral bulduk. Genel Kurmay Başkanlığı koltuğunda Hilmi Özkökün oturuyor olması da, bu süreçte belirleyici oldu.2004ü, özgüvenini yeniden kazanmakta olan bir toplum olarak geride bırakıyoruz. mtamer@milliyet.com.tr Doğuştan suçlu değiliz