Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları

Meral TAMER

Prof. Saylan hepimizi gereksiz tüketim yaparken durup düşünmeye çağırıyor. Özellikle yılbaşının yaklaştığı şu günlerde, işyerlerindeki hediye savurganlığı yerine, ayda 5 milyon lirayla bir gencimize yüksek öğrenim olanağı sağlanabileceğini unutmamalıyız.
"Sevgili Meral Tamer,
Bundan bir süre önce sütunlarınızda, aşırı harcama yapmak yerine tutumlu davranıp, bir gencimize burs verme önerisinde bulunmuştuk. Bu öneriye ABD'de Yüksek Lisans yapan bir Türk gencinden de yanıt gelmişti. Kendisi, kısıtlı harçlığından biriktirebildiği bir parayı her ay, bir yoksul öğrencimize göndermeyi üstlendi. Keşke herkes böylesine sorumluluk duygusu taşıyabilse...
Ancak 15 - 20 milyonluk aylık gelirle 9 - 10 nüfusu geçindirmeye uğraşan geçici işçi, emekli, işsiz bir babanın bulunduğu ailelerden gelen, üniversite ya da yüksek okulların sınavını kazanmış çocuklarımız öyle çok ki...
Bu gençlere toplumun çağdaş insanları, kurumları destek vermezse, radikal uçlar derhal sahipleniyor ve bir süre sonra, karınlarını doyurmak, sıcak bir barınak, kitap araç - gereç bulmak amacıyla masumca katıldıkları gruplardan, eli palalı, sopalı, yüzü maskeli, alnı bantlı halde demokrasi ve laiklik düşmanı olarak çıkıveriyorlar.
Yılbaşı geliyor. Birçok kurum, şirket, banka, ticarethane, önemli müşterilerine yaldızlı sepetler, jelatin kağıtları içinde pahalı armağanlar gönderme çalışması içine girdiler. Bunlar için oldukça yüksek ödemeler yapacaklar.
Acaba bu kurumların yetkili yöneticileri, yeni yıl armağanı olarak, süslü sepetler yerine, bir güzel kartla, "sizin adınıza bir öğrenciye bir yıllık burs verdik" müjdesi veremezler mi?
Unutmayalım ki insana yatırım, tüm pahalı armağanlardan daha değerlidir ve ayda 5 milyondan yılda toplam 60 milyonluk bir katkı, ailesinden çok az destek gören bir genç için çok önemli bir katkıdır.
Gelin yılbaşında, bilinçli yurttaşlar ve ülke gerçeklerini gözardı etmeyen kurumlar - şirketler olarak, gereksiz lüks tüketimden vazgeçip yarınımızın belirleyicisi olacak daha çok sayıda gence burs vererek onlara sahip çıkalım."
İletişim için: Burs Komisyonu Başkanı Abdullah Kehale
0212 / 252 03 53
0212 / 576 76 92
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'dan gelen bu çağrıya ekleyebileceğim tek nokta, geçmiş yıllarda Beymen ve Benetton'dan yılbaşında gelen bu tür burs mektuplarının beni çok mutlu ettiğini belirtmek olabilir. O çocuklarla bağlantı kurup dost olabilmeniz de mümkün.
Bir de şirket alımları dışında bizler birey olarak yılbaşını vesile bilip başarılı bir öğrenciye yüksek öğrenim yapma yolunu açabiliriz. Ayda 3 - 5 kez az taksiye binerek, kuaföre 1 - 2 kez eksik giderek ya da lokantada 1 kez eksik yemek yiyerek bunu pekala sağlayabiliriz.

TÜSİAD ile Kal - Der'in düzenlediği kalite yarışmasında bu yıl finale kalan 5 firmaya baktım: Bu 5 firmadan 3'ü Koç Grubu şirketlerinden. Dahası tümü de Koç Topluluğu'nun beyaz eşya grubundan: Arçelik, Ardem ve Türk Elektrik Endüstrisi.
Ne otomotivden, ne tüketim mallarından ne elektronik eşyadan finalistin bulunmaması, hepsinin tek bir faaliyet alanından gelmesi ise kesinlikle tesadüf değil.
Tıpkı gerek Türkiye'de gerekse Avrupa'da kalite büyük ödüllerini alan Sabancı Grubu şirketlerinin tümünün lastik grubundan olması gibi... Onlarınki de hiç tesadüf değil. Neden Toyotasa'yı ya da Yünsa'yı veya Bossa'yı sokmadılar bu yarışa?
Çünkü Toplam Kalite Yönetimi, bir şirketin tek başına yakalayabileceği bir düzey değil. O şirkete mal vereni de, mal alanı da, işçisini de patronunu da aynı düzeye getirmeden Toplam Kalite Yönetimi'nden söz etmeniz mümkün değil. Dolayısıyla Brisa, Türkiye'de ilk kalite ödülünü almışsa, 3 yıl sonra da Kordsa'nın alması doğal. Çünkü Brisa'ya kordbezi üretiyor. Beksa'nın da Avrupa'da ipi göğüslemesine şaşmamalı. Çünkü o da Brisa'ya çelikkort üretiyor.
Tıpkı Türk Elektrik Endüstrisi'nin Arçelik'e motor ürettiği gibi.
Ödül başvurularıyla ilgili olarak da dikkatimi çeken bir nokta var. Bu yıl ödül için başvuran 12 şirketin 8'i 3 büyük gruptan. 3'ü Koç, 3'ü Anadolu Endüstri Holding (Adel Kalem, Anadolu İsuzu, Erciyas Biracılık) ve 2'si Eczacıbaşı Topluluğu (İpek Kağıt, Vitra Seramik...) şirketleri. Diğer 4 şirket ise Ata Menkul Kıymetler, Bank Ekspres, Bayındır Tıp Merkezi ve Türk Siemens'ti.
Bu dar çerçevenin mutlaka genişlemesi, katılımın artması gerek. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için gelecek yıl ilk kez ayrı bir ödül verilecek olması, umarız katılımın artmasına yardımcı olur.

21. yüzyılda otomotivcilerin en önemli rekabet alanlarından biri bilgisayar ve yazılım olacak. Elektronik parçaların sayısının artması kötü servis veren firmaları zor durumda bırakacak.
Otomotiv sektörünün devleri 21. yüzyılda kullanacağımız otomobiller için bugünden kafa yoruyorlar. İthal Otomotivciler Derneği tarafından ilki düzenlenen Uluslararası Otomobil Konferansı'nda en çok geleceğin otomobillerinin nasıl olacağı, tüketici beklentilerinin pazarı nasıl şekillendireceği tartışıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katılan yabancı firma temsilcileri tasarımdan malzemeye, çevre faktöründen teknolojik yeniliklere kadar otomobille ilgili her şeyde dinleyenlerin ufkunu genişletecek gelişmelerin üzerinde durdular.

Volvo AB Grup Başkanı Christer Palm: "Bugün dünyadaki bütün büyük üreticiler maliyetlerini her yıl yüzde 5 aşağıya çekmeyi hedefliyorlar. Biz de öyle. Ancak bunun çok daha fazlasını da başarmak gerekiyor. Yapılan araştırmalar günümüz tüketicisinin otomobil satın alırken en başta dizayna önem verdiğini gösteriyor. Bu yalnız lüks modeller için değil, ucuz otomobiller için de geçerli. İkinci sırada marka sadakati var. Ucuz otomobillerde bağlılık oranı lüks otomobillere göre biraz daha düşük. Daha sonra kalite ve güvenlik geliyor. Konfor ise son sırada yer alıyor ve her iki grup alıcı için de eşit oranda önem taşıyor.
Üreticiler bilmeliler ki, otomobil kadar pahalı bir ürünü satın alan kişi için bayi ve servis de ürünün bir parçasıdır. Önümüzdeki yıllarda bu durum daha da önem kazanacak. Çünkü otomobil denince aklımıza gelen şeyin yüzde 30'u bilgisayar ve yazılım ağırlıklı olacak. Ve bu durum rekabette küçük şirketleri zorlayacak.
Eskiden bir modeli üretimden kaldırsak bile, onun bazı parçalarını yeni modelde kullanmaya devam ederdik. Aynı şey bir sonraki modele de taşınırdı. Modeller böyle yavaş yavaş oluşturulurdu. Bugün ise her şey o kadar hızlı ki, eski parçaları yeni modellerde kullanmak diye bir şey kalmadı."

2010'ların hiper otomobilinde çelik ve alimünyumun yerini güçlendirilmiş
plastik alacak.
EUCAR (Avrupa Otomotiv Konseyi Ar - Ge) Genel Sekreteri Keith France:
"Geleceğin otomobillerinde en az yakıt tüketimi ve güvenlik ön plana çıkacak.
Otomobilin ağırlığını yalnızca yüzde 10 azaltmak bile yüksek oranda yakıt tasarrufu sağlıyor. Zaten şimdi de alimünyum gibi daha hafif malzeme kullanılıyor. Ama gelecekte plastik gibi metalik olmayan malzemelere geçilecek. Tabii o zaman tasarımlar da farklı olacak. Çünkü çeliği şekillendirmekle, plastiği şekillendirmek birbirinden oldukça farklı. Bu konudaki çalışmalar şimdiden başladı.
Geleceğin otomobilleri kaza yapmamak üzere tasarlanacak. Biz buna "aktif güvenlik" diyoruz. Elektroniğin ucuzlaması bu alanda büyük gelişmeler sağlayacak. Otomatik çarpışma sistemleri, kızılötesi dedektörler, gelişmiş frenler standart hale gelecek.
Yalnızca şehir içi trafikte giden çok küçük arabalar piyasaya çıkacak. Yakıt tüketiminde 100 km'de 0.38 litre gibi hedefler var. Emisyonlar ise 2015'te kesinlikle sıfırlanmış olacak.

Euro- pa kurucu ortaklarından Rudolf Beger: "Otomobillerdeki elektronik parçaların sayısının artması önümüzdeki yıllarda serviste verilen hizmetin çok kaliteli olmasını gerektirecek. Aksi takdirde büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. Bununla ancak büyük bayiler ve onlara bağlı servisler başa çıkabilir. Küçük bayiler ise finansal zorluklara dayanamayarak, ortadan kalkacaklar.
Geleceğin satış noktaları Disneyland gibi olmalı. Yani her şey tüketiciyi memnun etmek üzere düzenlenmeli. Servislerde ise tüketici McDonald's'ta olduğu gibi gibi tutarlı hizmet alabilmeli. Çünkü tüketici giderek Amerikanlaşıyor. Yani her şeyin en iyisini istiyor.



Yazara EmailM.Tamer@milliyet.com.tr