Filiz Aygündüz, Miraç Zeynep Özkartal, Asu Maro, Yasemin Bay... Milliyet kültür-sanatın kızları harikadırlar. Eski binada aynı kattaydık. Yıllarca çok dar kadroyla, zor koşullarda arı gibi çalıştılar, üstelik hiçbir zaman asık suratlı olmadan... Karacan’larla ortaklık sona erdirilinceye kadar, kayyumlarla yaşadığımız en sıkıntılı dönemde bile burnumuzdan ter damlarken güle-oynaya çalışırdık.
Milliyet Sanat Dergisi’nin 40. yılını, perşembe akşamı Sabancı Müzesi’nde kutladık. Müthiş inceliklerle hazırlanmış, pek hoş bir davetti. Hele “Müzikallerle 40 Yılımız”da Hisseli Harikalar Kumpanyası, Keşanlı Ali Destanı ve 3 Kuruşluk Opera’nın en bilindik şarkılarının ardından salondaki 350 kişi hep bir ağızdan Lüküs Hayat’ı söylediğinde iyice koptum ben. Yıllardır Milliyet mensubu olmaktan bu kadar keyif aldığım bir gecenin parçası olmamıştım.
Dolunaya kadeh kaldırdık
Adalet Ağaoğlu’ndan Hülya Koçyiğit’e, Müjde Ar’dan Komet’e, Prof. Mete Tunçay’dan Bedri Baykam’a, Süleyman Saim Tekcan’dan Balkan Naci İslimyeli’ye, kızımın tiroid ameliyatını bir sanat eseri gibi yapan sevgili doktoru Prof. Mete Düren gibi Beşiktaş camiasının önde gelenlerine kadar kimler yoktu ki bu doğum gününde...
Ayşe Kulin, kolumdan tutup terasa çıkardı ve ağaçların arasından parlayan dolunayı gösterdi; ikimiz kadehlerimizi dolunaya kaldırdık. Uğraşsan bu kadar denk gelmez; hava da limonata gibiydi...
Benim 40 yılım da vardı
Annem, daha minicik çocukken sanatın kucağına atmıştı beni. 5 yaşında Konservatuar’da klasik müzik piyano eğitimine başladım; tam 11 yıl sürdü. Neredeyse mezun oluyordum. Alman Lisesi’nde de 8 yıl boyunca müzik, edebiyat, tiyatroyla ve resimle içiçeydik. Sonra mimar oldum. Mimarlık, sanat-bilim-matematik ve tekniğin bir arada olduğu çoklu bir disiplin... Dolayısıyla ben ömür boyu sanatla içiçe yaşıyorum; zaten zaman zaman yazılarıma da yansıyor.
Dergimizin 40 yıllık hikâyesini anlatan barkovizyon gösterisini izlerken, o yolculukta sık sık kendimi buldum; gözlerim doldu. Milliyet Sanat’ın tarihçesi, Türkiye’nin de sanat üzerinden hatırlanan son 40 yılıydı aslında...
Yılmaz Güney kapağı yüzünden derginin toplatılışı, Muhsin Ertuğrul’un yeniden şehir tiyatrolarının başına geçişi... Aaaaaa, Nuri Bilge Ceylan, “genç fotoğrafçılar” dosyasında boy gösteriyor; Murathan Mungan’ın adı genç şairler arasında geçiyor. Yaşar Kemal ve Erdal Öz kim bilir kaçıncı kez yargılanıyorlar. Bombalı saldırılarda yitirdiğimiz Onat Kutlar ve Uğur Mumcu, derginin sayfalarından fırlayacak gibiler.
Aile tam kadroydu
La Scala’nın açılışı, Leyla Gencer ile yapılıyor. Ayşe Kulin, Haldun Taner Öykü Yarışması’nı kazanmış, henüz çok satanlar listesinin tepesine yerleşmemiş. Borusan Kültür Merkezi’nin açılışı, yenilikçi tiyatro DOT’un kuruluşu ve dergimizin doğumunu gerçekleştiren Şakir Eczacıbaşı’nın vedası...
Oya Baydar’ın dediği gibi, Milliyet Sanat’ın 40. yılının bu kadar büyük bir kalabalıkla, önem vererek kutlanması, başlı başına bir başarı ve Türkiye’de az rastlanır bir şey. Evet aynen öyle. Gazetemizin yeni sahibi Demirören Ailesi de, geceye bütün aile fertleriyle tam kadro katılarak ve pasta kesilirken hep birlikte sahneye çıkarak, Milliyet’e verdikleri önemi gösterdiler.
Emeği geçen, katkı yapan herkese teşekkür ederiz.