Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsan için AIDS ne ise dünya ticareti için korumacılık odur. Korumacılık, basit olarak anlatacak olursam, bir ülkenin kendi üreticilerini dış rekabetten korumak için gümrük duvarlarını yükseltmesidir.
Hiç kimsenin ne kadar derin ve uzun olacağını bilmediği bir global kriz yaşıyoruz.
TIR’lar ve konteyner gemileri boş yatıyor. Satışlar düştü. İhracat azaldı. Buna paralel olarak emtia fiyatları indi, üretim azaldı ve işsizlik arttı.
Ülkeler arası ticarette şok bir daralma yaşanıyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün pazartesi açıkladığı yeni tahminine göre, 2009 da dünya ticareti yüzde 9 oranında daralacak. Bu, 1930’lardaki büyük krizden sonra en büyük daralmadır.
Böyle dönemlerde akla ilk gelen şeylerden biri korumacılıktır.
Korumacılık “Ben ihraç edebildiğim kadar mal ihraç edeyim, dışarıdan mümkün olduğu kadar az mal alarak fabrikalarımı çalıştırayım, işçilerim işsiz kalmasın” şeklinde düşünmektir.

Yerli malı kullanımı!
Paranın bolluğu ve ucuzluğu dolayısıyla dünya beş yıl, görülmemiş bir büyüme yaşadı. Biz de yaşadık. Globalleşmeye methiyeler yazılıyor, herkes birbirine bir şeyler satıyordu. Ancak ABD’de 17 ay önce patlak veren finans krizi dünyayı sardı ve bu güzellik sona erdi.
Artık satıcı çok, alıcı az. Bir ülkenin tüketicilerini sadece yerli malı kullanmaya zorlayarak iç üretimi yaşatmak, yani korumacılık, krizi atlatmak birçok insan için makul bir yol gibi görünmeye başlandı.
Dünyada tek akıllı siz olsaydınız belki bu çıkış olabilirdi.
Ama her ülke duvarlarının arkasına sığınırsa herkes geri gider. Bütün ülkeler sadece kendi yetiştirdiği ürünle yaşamak zorunda kalan çiftçi ailesine benzer. Buna rağmen uluslararası alanda bu yönde güçlenen bir akım var. Birçok hükümet büyüme, enflasyon, işsizlik sorunlarına karşı ticaret barikatları kurmakta, ekonomik milliyetçilik uygulamakta.

Vergiler artırılıyor
Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy geçen ay Fransız otomobil üreticilerinin fabrikalarını Doğu Avrupa’dan kendi ülkelerine taşımalarını isteyerek Avrupa Birliği’nde bir fırtına kopardı.
Renault birkaç gün önce Slovenya’daki Clio üretimini Fransa’daki bir fabrikasına taşıyacağını açıklayınca bir gürültü daha patladı. Her ne kadar boşaltılacak fabrikada başka bir model üretileceği açıklandıysa da bu, Fransa’ya yönelik korumacılık ithamlarını önlemedi.
Korumacılık örneklerini kendi ülkemizde de görmeye başladık. Dış Ticaret Müsteşarlığı demir-çelik üreticisi Erdemir ve petrokimya ürünleri üreticisi Petkim’i dış rekabetten korumak için gümrük vergilerini yükseltti.
Bazı plastik ürünlerinde gümrük vergi oranları yüzde 100’den fazla artırıldı. Sıcak ve soğuk haddelenmiş yassı demir-çelik ürünlerinde ise yüzde 5 ve yüzde 6 olan gümrük vergileri, yüzde 13 ve yüzde 14 seviyelerine çıkarıldı.
Bu iyi mi kötü mü oldu?

Haberin Devamı

Yarın: Komşusunu dilenci yapan dilenci olur mu?