Kültür Sanat Türkçenin şirazesi

Türkçenin şirazesi

05.11.2008 - 19:38 | Son Güncellenme:

.

Türkçenin şirazesi

15 Ekim 2008’de kaybettiğimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirini ayırt edici kılan, bu şiirin baştan itibaren eşsiz bir modern ruhun eseri olmasıdır.

Dağlarca büyük şair; Türkçenin şirazesi. Yazdıklarının toplam hacmi kadar, birbirinden farklı ilgilerden her biri için başlı başına bir doyum kaynağı olabilecek izlek ve ritm çeşitliliğiyle de büyük.
Yazdıkları üstüne ne söyleseniz, birazı dışarıda kalır. Öyle sanıyorum ki, bunların yanı sıra şiirini daha da ayırt edici kılan, bu şiirin baştan itibaren eşsiz bir modern ruhun eseri olmasıdır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın modernliğini eşsiz kılan, bunun tam tamına aslına uygun (otantik) bir modernlik olması, başka bir deyişle modern sanatın kökensel bazı özelliklerini başka pek az şairde bulabileceğimiz ölçüde taşımasıdır: Tanrı’dan soyunan insanın evrende karşı karşıya kaldığı etkileri görmeye ve dile getirmeye cesaret etmesi.

İnce bir sevecenlik halesi
Modern sanat, kişisel deneyimin önceliği uyarınca dönüp dolaşıp yeniden başlangıca, kökene geliyor. Çocuğun konumuna benziyor bu zihin durumu. Çocuk motifinin ve izleğinin Dağlarca şiirinden eksik olmaması, eğitsel eğilimlerden çok, çocuk zihniyle olan ortak yönlerden kaynaklanmaktadır bence.
Tanrı motifleri için de aynı şey söylenebilir: Dağlarca şiirinin bu motiflerle olan ilişkisi, tıpkı çocuktaki gibi, sıfırdan, başlangıç noktasından yola çıkan bir zihnin ilişkisidir. İnce bir sevecenlik halesi içinde, evrene, tanrıya ve her şeye şaşabilen, Allah’la konuşabilen bir ruh durumu. İşte 1938 tarihli “Hayret” adlı şiirinin son iki dörtlüğü:

Haberin Devamı

“Nasıl okurlar Allahım kitaplarını
Hiç bir şey düşünmeden.
- Çiçekler severken toprağını
Yıldızlar titrerken.-

Ve nasıl gelir Allahım uykuları
Sırları devreden oluklar.
Arzu ve nedamet dolu
Nasıl uzakta, çocuklar!”

Dağlarca’nın şiirine ilişkin buna benzer noktalara Yaşar Nabi’nin 1968 tarihli “Dağlarca ve Şiiri” başlıklı nefis yazısında da değinilir. O yazının da yer aldığı “Dört Kanatlı Kuş” ise, sayıları 140’a yaklaşan Dağlarca kitaplarından gözü korkanlara verilmesi gereken kitap adıdır.
Dağlarca okurlarının bileceği üzere, ilk baskısı 1970’te yayımlanan “Dört Kanatlı Kuş”un özelliği, Dağlarca’nın, kısacık sunuş metinleri ve seçtiği şiirlerle, kendi kitaplarını kendisinin tanıtmasıdır. Belirli bir aydınlatıcılığı da olan bu sunuş metinleri, başlı başına birer edebiyat olayıdır, böyle bir kitabın hazırlanmış ve birkaç kez yenilenmiş olması ise büyük bir şans.

Destanlaştırma eğilimi
Dağlarca hep akımlar dışı bir şair sayılmış olmakla birlikte, çok genel bir düzlemde onu iki şairle karşılaştırabileceğimizi sanıyorum: Bir yıl arayla doğmuş oldukları Melih Cevdet Anday ile, onlarla arasında neredeyse yirmi yıl bulunan Gülten Akın.
Bu üç büyük şairin şiirlerinde insanın evren ve sonsuzluk karşısındaki yalın varlığına çok net ve derin bir saygı duyulur. Yer yer kapanan, çetrefilleşen, karmaşıklaşan şiirlerinde bile yitip gitmeyen özelliklerdir bunlar.
Yine de üç şair arasında farklı eğilimlerin ağır basmasıyla, farklı yakınlaşma ve uzaklaşmalar da saptanabilir. Dağlarca’da yer yer, Yücel Kayıran’ın haklı olarak işaret ettiği destanlaştırma eğilimi belirir örneğin. Bu eğilimi Gülten Akın’da da görürüz. Melih Cevdet Anday ise daha çok verili mitolojilerin ruhuyla uğraşmıştır.
Halk diliyle ortaklaşma, halk kültürüyle haşır neşir olma tarzı açısından da Gülten Akın ile Dağlarca arasında yakınlık bulunabilir. Öte yandan Dağlarca, kökenselliğinde çocuk zihniyle kesişen noktalar açısından hem Anday’dan hem de Gülten Akın’dan ayrılır.
İlk şiiri 1932 yılında yayımlanıyor Dağlarca’nın. Şiirin adı “Yavaşlayan Ömür” ve şairi 18 yaşında! Onda şiir adları özel bir önem taşımasa, bunun bir gençlik özentisi olduğunu düşünebilirdik. Ama Dağlarca’da çoğu şiir ve kitap adı, tıpkı “Yavaşlayan Ömür” gibi, benzerine az rastlanır bir estetik haz kaynağıdır.
Yalnızca bu başlıklar bile bir yazarı büyük kılmaya yeter demek abartı olmaz sanırım. İşte birkaç örnek: “Havaya Çizilen Dünya”, “Takma Yaşamalar Çağı”, “Yeni Olanın Boşluğu”, “Ötekiyle Yürümek”, “Sivaslı Karınca”, “Delice Böcek”, “Sağlık Bir Hayvandır”, “Sorular Yorgunu”, “Açılanmak”, “Uzun İkindi”, “Kara Işık”, “Vietnam Savaşımız”, “Yasaktan Dışarı”, “Seviştilerken”, “Yoktan Çıkarmalık”...
Fazıl Hüsnü Dağlarca üstüne son yıllarda yazılmış bazı iyi yazılar:
Önay Sözer, “Dağlarca’nın Şiir Yemini”, yasakmeyve dergisi, No. 1, Mart 2003.
Ahmet Soysal, “Eşsiz Olana Yakınlık” kitabının içinde “Dağlarca Bugün”, Kanat Yay., 2006, s. 61-92.
Yücel Kayıran, “Cumhuriyet Şairi”, 17.11.2006 tarihli Cumhuriyet Kitap.

Yazarlar