Erdoğan ALKİN
AVRUPALILARIN
nezaketsizliğine alınıp
öfkelenmek anlamsız.
Politikacı her yerde politikacıdır. Kısa dönemli kişisel çıkarları, uzun dönemli
ulusal (hatta bölgesel) çıkar gibi gösterme marifetine her zaman sahiptir. Batı Avrupa'daki ülkelerin
seçim takvimlerine bir kez bakmak yeter.
Ama yine de sorulması gereken bir - iki soru var.
Avrupalı politikacılar neden seçmenlerine hep
Türkiye aleyhtarı gözükmeyi tercih ediyorlar? Bu tutum mesnetsiz bir vehimden mi kaynaklanıyor, yoksa Avrupa halklarının genel eğilimini mi yansıtıyor?
* * *
BİZİM
şikayetlerimiz malum:
Batılılar Türkiye'nin toplumsal, siyal ve ekonomik
sorunlarını anlamazlıktan geliyorlar. Avrupa'da Türklere yönelik her
şiddet olayında, sanki kendi kamuoylarının aniden artan ilgisini
dengelemek istermiş gibi neredeyse hemen aynı akşam televizyonlarda seksek - doksan yıl önceki acı olayları,
etnik sorunları, insan hakları ihlallerini filan
tekrar tekrar tartışmaya açıyorlar.
Almanlar mümkün olsa
işçilerimizi yarın
geri yollayacaklar. Bütün Avrupa'da yabancı
düşmanlığı giderek
tırmanıyor ve
sağ uçtaki partilerin programlarına da giriyor.
Aşırı sağ partilere seçmen desteğinin de sırf bu sayede artması, düşündürücü.
* * *
BU
örnekler daha da
çoğaltılabilir. Ülkemizi
bölüp parçalama girişimlerinden
komşularımızın kötü niyetlerine, iç işlerimize karışan
dostlarımızın vurdumduymazlığından
dış politikamızı yönlendirmeye çalışan
dindaşlarımıza kadar uzanan yeni bir düşmanlık dalgası karşısında mıyız?
Kesinlikle
hayır. Ne dünyanın
husumet çemberine alınmış
biricik ülkesiyiz, ne de herkes
elbirliği etmiş Türkiye'yi
yoketmeye çalışıyor.
Şimdiki
öfke ve
üzüntümüzün başlıca
nedeni, vaktiyle
dış politika meselelerinin yalnızca (Güngör'ün deyişiyle) "büyük Türk büyüklerine" mahsus sayılıp
halkın, uluslararası ilişkilerde bütünüyle
cahil bırakılmasıdır. Onun için millet, dünyada ve etrafından olup bitenlerin ancak şimdi farkına varıp bunlar sanki yepyeni olaylarmış gibi celalleniyor.
* * *
ASLINDA Türkiye
olağan dışı bir ülke. Bu ülkenin sahip olduğu
"müthiş" potansiyeli anlayanların çoğu ürküyor, anlamayanlar ise eksik değerlendiriyorlar.
Ama öyle anlaşılıyor ki
her iki tarafın da aklını kurcalayan bir
soru var: Bu olağan dışı toplum
çoğulcu demokrasiyi istikrar içinde
devam ettirebilir mi ve
bölgeye gerçekten
barış - huzur getirebilir mi?
Türkiye ve Türkler asıl
kavgayı, bütün düşmanlıklardan da daha
çirkin olan bu soruya
olumlu yanıt verme yolunda yapmalıdırlar.
Yazara Email E.Alkin@milliyet.com.tr