Yazarlar Özgürlükler...

Özgürlükler...

30.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Özgürlükler...

Özgürlükler...

Umur TALU

MGK'nın "asker kanadı"nın hazırladığı söylenen, bazı "dini ifade" tarzlarını (giyim de dahil) cezalandırmayı öngören taslak üzerine...
. . .
26 Mayıs 1994'te Milliyet'in manşetine Mine G. Saulnier'nin Paris mahreçli haberini koymuştuk.
Haber, bazı okulların Müslüman öğrencileri türbanla okula almamasıyla Fransa'yı saran "türban vakası"ndaki bir davayla ilgiliydi.
Ronsard Lisesi öğrencisi iki kardeş, Nevin ve Neşe Önder, kendilerini okuldan uzaklaştıran lise yönetimini dava etmişti. Orleans mahkemesi ise, lisede bire karşı 21 oyla alınan kararı iptal etmişti.
Kardeşlerin sonraki eğitim seyrini bilmiyorum. Ancak Fransa çapında "türban davası"nın bitmediğini, farklı uygulamalar olduğunu biliyorum.
(Erbakan'ın iyi dostu Le Pen'in azgın milliyetçi partisi Milli Cephe'nin, elindeki belediyelerde, türban ve cami gibi "yabancılara ait" her şeye karşı halkı azdırıp referandumlar planladığını da biliyorum.)
O haberin asıl önemi, mahkemenin "türbandan yana" kararını, o tarihte 205 yıllık olan (şimdi 208) Fransız Devrimi'nin 26 Ağustos 1789 tarihli "Vatandaşlık ve İnsan Hakları Bildirgesi"nin 10'uncu maddesine dayandırmasıydı:
"Hiç kimse, yasalarla korunan kamu düzenini bozmadığı sürece, dinsel bile olsa, görüşleri ve inançları yüzünden baskı altına alınamaz."
. . .
1689 İngiliz "Haklar Bildirgesi", 1776 ABD "Bağımsızlık Bildirgesi", yukarıda geçen Fransız bildirgesi ve 1793 Fransız bildirgesi, 1948'in "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"ne ve hemen hemen tüm çağdaş anayasalara kaynaklık eden ilk metinler.
Hepsinin özü, "insan"ın temel hak ve özgürlüklerini tanımlamaları.
Din özgürlüğü de bunlardan biri ve o metinlere dayanarak herhangi bir özgürlüğe, bu arada "din özgürlüğü"ne titizlenenler, samimiyseler, tümüne özen göstermek zorunda.
Türkiye, iddia edildiği gibi "demokratik" bir ülke olacaksa, hak ve özgürlüklerin tümünü birden güvenceye alan bir hukuk devletine sahip olmak zorunda.
Irk, etnik köken, sınıfsal köken, cinsiyet, dil, din ayrımcılığının yapılmadığı...
Çalışma, örgütlenme (mesela sendika), barışçı toplantı ve gösteri, sosyal güvenlik, kamu hizmeti, eğitim gibi hak ve özgürlüklerinin gözetildiği...
Düşünce, ifade, basın, yayın, haberleşme özgürlüklerinin lafta kalmadığı...
İşkence, seyahat kısıtlaması, (sadece medya yoluyla değil, mesela polis zoruyla da) özel hayata müdahale gibi "insan hakları ihlalleri"nin giderildiği...
İnançlara tahakküme ve "inancın tahükkümü"ne kapalı bir ülke olmak zorunda.
. . .
Çok ucuzlattığımız "demokrasi", bir siyasi teknolojiden ibaret değil; bütünüyle haklar ve özgürlükler kültürü.
"Demokrat" olmanın eşiği de, artık, tüm haklar ve özgürlüklere hassasiyet olmalı.
. . .
Bu akşam 21.00'den itibaren yeniden başlayacak olan "Sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık" eylemi o hassasiyetin bir parçası. Somut bir cerahat vesilesiyle, "Susurluk" yoluyla demokrasi talebi.
Söylemek belki bana düşmez ama, çifte standartlılar, ikiyüzlüler o talebi sulandırıp gölge etmeseler!

Not: Sanatın itilip kakıldığı bir "imaj, tıraş, tiraj ve reyting ülkesi"nde Milliyet Sanat'ı 25 yıldır yaşatanları, başta Zeynep Oral, Akal Atilla ve Bülent Berkman olmak üzere, kutlarım.
Yazara Email umur.talu@milliyet.com.tr

Yazarlar