Yazarlar Özlemek

Özlemek

19.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Özlemek

Özlemek


SAN BARTOLOMƒ DE TIRAJANA


Gerçi doktorum bana Türkiye'yi, çok dokunduğu için, bir süre kesinlikle yasak etdi ama akşamüzerine doğru ben yine fena halde özledim. Kulağımda hep Sadettin Kaynak'ın o Hüseyni bestesi: "Hasret kavuşturan geliyor." ...Şimdi o bitse ardından Tatyos Efendi'nin yine Hüseyni şarkısı başlasa: "Çekdim elimi gayrı şu dünya hevesinden..." ...Ve madem ki Rumlardan açıldı ondan sonra Lavtacı Andon'un, ki Civan ve Hıristo Efendiler'in Ağabeyi ve Hıristaki Efendi'nin Kardeşidir, evet, işte o Lavtacı Andon Efendi'nin "Hüseyni Saz Semaisi"... Onu takıyben iseeee Yesari Asım'ın - tabii ki yine Hüseyni - şarkısı gelse: "Yeniköy'de bir kız gördüm, adı Sarı Zambak'mış." ...Ama daha başlarken bu "Yeniköy" lafı bize - sözüm meclisden dışarı - bir başka "Sarı Zambak" (!) tedai etdirdiğinden öğüre öğüre şarkıyı yarıda keserek hemen Lem'i Atlı'nın o ölümsüz şarkısına atlasak: "Zaman olur ki anın hacle - i visalinde..." ...Hüseyniler Hüseynisi...
Ve udla kısa bir geçiş taksiminden sonra Hıristaki Efendi'nin, hani şu Andon, Civan ve Hıristo Efendiler'in Ağabeyi olan zatın, Kürdili Hicazkar şarkısıyla şadolsak: "Gidelim Göksu'ya bir alem - i ab eyleyelim!" ... Benim aslında Türkiye'yi mürkiyeyi özlediğim yok! Ben öyle anlaşılıyor ki Istanbul'u özlemişim...
Bu "Kürdili Hicazkar" Makamı'nı bazı - şimdi yine ağzımı bozduracaklar! - "şahıslar", hem de "müzisyen" geçinen birtakım eşhas, "Kürdil - i Hicazkar" şeklinde yazar. Yani Farsça isim tamlaması misali... Sanki "kürdil" diye bir kelime varmış da bu da onun "o şeyi"... Artık ne demekse... Oysa bilirsiniz ki içinde "Kürdi" Makamı'ndan da özellikler bulunan bir tür "Hicazkar" Makamı'dır... Süslü giysi, yoğurtlu kebab gibi...
Bir ülkede yarım asırdır klasik lise eğitiminin canına okursanız olacağı budur!..
Ben meğer Istanbul'u özlemişim...
Hindistan Türk İmparatorlarından Şah - ı Cihan (Babur'un Torunu) Payıtaht'ı Ağra'dan Delhi'ye nakletmişdir.
Istanbul'dan yüzlerce uzman ve sanatkar getirerek yıkıntıya dönmüş kasabayı görkemli biçimde imar etmişdir. O kadar ki Delhi bunun üzerine yüzlerce yıl "Şah - ı Cihan - Abad" (Şah - ı Cihan Şehri) diye anılmışdır. Esad Burcu, Mümtaz Sarayı, Reng Sarayı, Atlıköşe Burc Divanı, Has Hamam, Mecsid - i Şah Bursu, Hayatbahş Bağçeleri, Gümüş Saray, Bağ - ı Mehtab ve aslında büyük bir kanal olan Nehr - i Behişt (Cennet Irmağı)...
Gidip görenlerin anlattığına göre bu saraylar, bahçeler, fıskıyeler ve havuzların en harikulade noktasındaki bir mermer duvarın üzerinde, mefailün / mefailün / feulün veznindeki şu beyit kazılıymış:
"Eğer Firdevs ber ruy - i zemin est,
Hemin est ü hemin est ü hemin est."
Yani "Eğer Cennet'in Altıncı Bahçesi yeryüzünde ise o işte burasıdır, burası!!!"
Istanbul'u özledim...