Radyasyona uğramış bir başkent görünümünde dün Ankara. 30 Ağustos bayramı nedeniyle
resmi tatil olunca, Ankara boşalıyor. Sokaklar bomboş. Dükkanların çoğu kapalı. Sanki
hayat durmuş gibi.
Ankara'ya heyecan veren
30 Ağustos törenleri. Resmi tören dışında, dün Ankara'da belli bir kesim,
en çok yarın göreve başlayacak olan
Bankalar Üst Kurulu ile IMF'nin gelişini konuşuyor.
Böyle bir
gündem boşuna değil, çünkü anılan kurul ile IMF'nin gelişi arasında bağlantı var.
Üst Kurul sancılı
Önce
Bankalar Üst Kurulu. Çetin günler bekliyor onları.
Aslında kurul görevine
geçen yıl başlamış olmalıydı. Kurul için bir yasa çıkarılıyor, arada o yasa değiştiriliyor. Ardından
kurula atamalar siyasal oyunlarla uzuyor da uzuyor.
Sonuçta teknik yönü ağır basan, ancak yine de
siyasal bağlantıları bulunan bir kurul oluşuyor. Derken, kurulun
pratikte işlerliğini sağlayacak yönetmelikler bir türlü çıkmak bilmiyor. Örneğin,
kurulda çalışacak personeli ve onların ücretlerini belirleyen yönetmelik, daha geçen cuma Resmi
Gazete'de yayımlanabiliyor.
Kurul yarın göreve başlıyor, ama dertler bitmek bilmiyor.
IMF'nin bir gözü bankalarda
Her şeye rağmen,
asıl dert, batan sekiz bankanın durumu. Ek olarak ve temel görev elbette
mali sektörün düzenlenmesiyle ilgili.
İşte,
IMF bağlantısı burada. IMF Ankara'ya geliyor. Ama, onların da derdi bu kez
enflasyonla mücadele ya da dış ticaret açıklarındaki vahim gelişmelerden çok, temel sorunlarda ciddi adımların eksikliği.
IMF
batan sekiz bankanın durumunu çoktan unutuyor!.. IMF'nin gözü, şimdi bankacılık kesiminde.
Mevduat faizini düşük, buna karşılık kredi faizini yüksek tutarak, ciddi rant elde eden bankaları kovalamayı amaçlıyor. Üst Kurul'a IMF böyle yaklaşıyor. Bunların ele alınmasını istiyor.
Bunun dışında, IMF
küçük küçük çok sayıda banka ile sistemin tam olarak işleyeceğinden emin değil.
Yeni hedefler gerek
Ankara
radyasyona uğramış kent gibi dün... Bomboş...
İçten içe kaynıyor. Politikadan bıkkınlık had safhada. İnsanlar
yeni hedefler bekliyor. Koşmaya hazır. İçten içe kaynayan huzursuzluğun bir an önce giderilmesi şart.
"O böyle dedi, bu bunu söyledi" gibi dedikoduların arkada kalması gerek.
Huzur için yeni hedefler gerek. Belki o zaman,
radyasyona uğramış kentin dışına çıkmak mümkün.
Yazara E-Posta:
ydogan@milliyet.com.tr