ÇÖKERTME’NİN İHTİYAR BALIKÇISI

Ernest Hemingway’in ‘İhtiyar Balıkçı’ romanından bahsetmeyeceğim... Tam tersine, balıkçılıktan kazandıklarını, Muğla’nın Milas ilçesindeki şirin koy Çökertme’de dededen kalma üç eski Rum evini restore edip, kuzen dayanışmasının en güzel örneklerini veren ve de mekanın adını dedeleri Mehmet Turgut Tekin’e atfen ‘İhtiyar Balıkçı Lokantası’ koyan gençlerin öyküsünü aktaracağım. Nine, bölgenin şifacısı... Dede, Mısır’a tuz taşıyan iri mavnaların tayfası olarak çalışıp, çabalıyor. Daha sonra süngercilik yapıyor ve sonunda da bir sünger çıkartma teknesinin sahibi oluyor. Ne zaman ki, deniz dibinin getirisi azalıyor, Türkiye’nin ilk trol teknesini inşa ettiriyor ve balığın daha bol olduğu Foça’ya yerleşiyor. Sonra, diğer kardeşlerini de yanına alıyor.Trol tekne sayısı da bu arada artıyor, aile genişleyip, gençler yetişmeye başlıyor. Baba Latif, turizm fakültesini, amca ise ziraat fakültesini bitiriyor. Oğulları ise boynuz kulağı geçer misali, çok iyi eğitim görüyor.

Bir gün geliyor üçüncü nesil, dede ocağına dönmeye karar veriyor. Üç yıl önce, denizcilik fakültesi mezunu Oğuzhan ve üç kuzen, Çökertme Koyu’nun en merkezi yerinde, “Hepimiz bir işin ucundan tutacağız” diyerek İhtiyar Balıkçı’yı açıyor. Böylelikle 100 yıl önce inşaa edilen Rum evlerinin kurtuluşu da bu şekilde başlıyor. Oğuzhan, koordinasyondan ve halkla ilişkilerden, Murat, mali işlerden, Mehmet ürün tedarikinden, Çağatay ise, mutfaktan sorumlu... Tabii bu arada, Bodrum’un en eski lokantası Körfez’de çalışan Muzaffer Durgut şefi de unutmamak lazım. Kendisini beyaz üniformasıyla mutfakta, işi bitince de kırmızı cafcaflı kıyafetiyle bahçede misafirlerin arasında görebilirsiniz...

Değişik özellikleri

Bu mekanın değişik özellikleri var. Ailenin zeytin bahçesinden gelen zeytin ve zeytinyağı, arka bahçede yetişen sebze, kümesteki yumarta, en önemlisi ve bana en enteresan geleni de ailenin avcı teknesi diye tabir ettiği balıkçı motorlarından gelen balık... Bu arada İhtiyar Balıkçı’nın da 57 model teknesini ve Selami yönetimindeki günlük olta, ağ balıklarını da unutmamak gerek. Şimdi denizin tam kenarındaki kumlar üzerinde yer alan yelkenlide içeceklerimizi aldıktan sonra, mavi kareli masaya oturup hemen gelecek sıcak köy bazlamasını ve evin zeytinyağını tadıp, meze dolabına doğru yöneliyoruz. Burada her sabah yapılan ve akşam biten mezeler arasında favorilerim; taze kabak pilaki, ahtapot karides, balık salatası, mevsimine göre deniz kestanesi, deniz börülcesi, bölgenin kaya korusu ve muhteşem istiridye kabuğu içinde köy peynirli bahçe salatası.

Ahtapot doğal bir tat

Sıcaklara gelince, kendi tuttukları ahtapotu mutlaka yemelisiniz. Hakikaten güzel hazırlanmış, doğal bir tat. Karidesin tazesini yemek de ayrı bir zevk. Kalamarın kesimi ise ithal olmadığını gösteriyor. Öncelikle kalamarın dolmasını ve tavasını bulmak, hava durumu dolayısıyla şansınıza kalmış. Biz gittiğimizde her şey boldu. Şef kızartılmış kabak çiçeği dolması getirdi. İlk defa tattım ve çok beğendim. Biz yemeğin balık bölümünde fener kavurma ve balık pilaki tattık. Yanımızdaki yelkencilerin masasında çoğunluk çökertme kebabı yiyordu. Bir dahakine ben de deneyeceğim. Son olarak masada bir hareket oldu. Tabaklar değişti ve tahin soslu kabak tatlısı geldi. Balığı midede bastırması açısından çok iyi düşünülmüş.

Çökertme Koyu’nun bir özelliği de restoranların çok hafif sesle, kaliteli müzik yayını yapmaları... Kara ve deniz yoluyla Bodrum’dan gidilip, denize girilirken ve güneşlenirken şirin ulu çamlar arasında bir koyda tam bir huzur sığınağı İhtiyar Balıkçı...