Yazarlar Savaşa karşı, "Uçan süperge"

Savaşa karşı, "Uçan süperge"

07.05.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Savaşa karşı, "Uçan süperge"

Savaşa karşı, Uçan süperge


       Biz, o savaşa hep yıllar boyu "Vietnam Savaşı" dedik durduk. Yalnız biz mi, Avrupa, Amerika, Batı dünyası... Kısacası, bütün dünya için o savaş Vietnam savaşıydı... Yani öyle sandık, öyle bildik... Oysa onlar, yani Vietnamlılar, Laoslular, Kamboçyalılar için aynı savaşın adı "Amerikan Savaşı"ydı...
       Daha filmin ilk sahnelerinde bu gerçek, savaşın adının bu farklılığı bir şamar indiriyor insana. Sonra... Sonra Hanoi'den kalkıp Saygon'a ilerleyen trende yemyeşil pirinç tarlalarının aralarından geçerken, Amerika'yla Vietnam arasında gidip gelirken, başka gerçekler sarsıyor insanı. Bilip de kimi zaman bilmezlikten geldiğimiz, belleklerde her an diri tutulması, unutulmaması gerekenler...
       Savaşın hangi yanında bulunursanız bulunun, ister "düşman" ister "bizimkiler"den olun, sonunda geriye kalan dehşet ve acı oluyor. Arkada kalanları asla terk etmeyecek olan acı ve dehşet...
       "Üzülerek Bildiririz Ki" adlı filmden söz ediyorum. Bu bir "kadın filmi". Yönetmeni ve senaristi bir kadın: Barbara Sonneborne... Barbara, 24 yaşındaydı, kocası, on yıldır sevdiği adam, "Vietnam Savaşı"nda ya da "Amerikan Savaşı"nda, cepheye ulaştığının ikinci ayında öldüğünde. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra ilk filmini çekmek üzere Vietnam'a kocasının öldüğü topraklara gitti. Savaş karşıtı bu çarpıcı belgeseli çekmesi tam on yılını aldı.
       Bu bir "kadın filmi", çünkü film boyunca kadınların, arkada kalan kadınların, Amerikalı, Kuzey Vietnamlı, Güney Vietnamlı kadınların, savaşta sevgililerini, nişanlılarını, eşlerini yitirmiş kadınların seslerini, duygularını, düşüncelerini ve tanıklıklarını dinliyoruz (dinlemiyor, yaşıyoruz). Öyle kişisel, öyle özel şeyler anlatıyorlar ki, ama yine de öylesine evrensel... Sevdikleri erkeğin ölümü kadar, o sevdikleri erkeğin bir başkasını öldürebilmesinin de dehşetini yaşıyorlar. Yalnız bedenlerin değil, ruhların aldığı yaraları da ortaya koyuyorlar.
       İnanın, savaşta ölenler için savaşta eşlerini yitirenler için, hangi safta yer aldıkları, savaşı kimin kazanıp kimin kaybettiği hiç ama hiçbir önem taşımıyor.
       "Üzülerek Bildiririz Ki", Ankara'da üç gün önce başlayan Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde gösterilen filmlerden yalnızca biri... Yerli ya da yabancı daha nice kadın yönetmenin filmleri var...
       "Uçan Süpürge" 1996'da kuruldu. Amacı kadın sorunlarına duyarlı kadınlar ve kadın kuruluşları arasında iletişim sağlama, bu iletişimden doğan dayanışmayı uluslararası platforma taşımak, kadın sorunlarını irdeleyen proje ve etkinlikler gerçekleştirmek ve sorunların çözümü için somut projeler üretmek.
       Bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilen bu festivalin teması "kadın ve barış". Bu temanın seçilişinde yalnız UNESCO'nun 2000 yılını "Barış Kültürü Yılı" ilan etmesi değil, kadınların barış yanlısı tutumları, filmlerinde savaşa ilişkin dile getirdikleri gerçekleri ve barışa ilişkin "önerilerini" paylaşma, tartışma isteği etken olmuş.
       Festivalin bu yıl, konukları arasında Türkiye ve Yunanistan'dan WINPEACE (Barış İçin Kadın Girişimi) hareketinin üyeleri de var. Filmleri izlemek, panellere katılmak dışında, otuz kişi, Türkiye ve Yunanistan'dan on beşer kadın kapalı kapılar ardında bir seminere katılıyoruz. "Conflict Resolution" yani "Anlaşmazlık Çözümü" Semineri...
       WINPEACE hareketini kurduğumuzdan beri istediğimiz bir şeydi bu semineri almak. Şimdi fırsat oldu. Başımızda iki uzman ve deneyimli öğretmen, bize ders veriyor. En hassas konulara nasıl yaklaşabileceğimizi, çatışma dili değil, olumlu, çözüm getirici dil nasıl yaratılır, bu dil nasıl kullanılır; kısaca yol, yordam ve yöntem öğreniyoruz.
       Ben bu yazıyı yazdığımda seminerimiz henüz başlamamıştı. Siz okuduğunuzda üç günlük seminer bitmiş olacak. Hiç merak etmeyin, birkaç gün gecikmeyle de olsa, bütün öğrendiklerimi sizlerle paylaşacağım.




Yazara E-Posta: zoral@milliyet.com.tr